Vali Aleyhine Karşı, Kaymakam Olduğu Dönemde Belediye Başkanına Karşı Yürüttüğü Haksız Soruşturma Nedeniyle Açılan Emsal Tazminat Davası
18 Ocak 2018Ayıplı Araç Bedelinin İadesi Hakkında Emsal Karar
18 Ocak 2018T.C. SAKARYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2009/34 Esas - 2010/9
T.C
SAKARYA
1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ KARAR
ESAS NO : 2009/34
KARAR NO : 2010/9
HAKİM : ..........
KATİP : ..........
DAVACILAR : 1- ..........- 32 Evler Mahallesi Sahil Sokak No:14 Adapazarı/ SAKARYA
2- ..........- 32 Evler Mahallesi Genç Sokak No:3 Adapazarı/ SAKARYA
3-..........- 32 Evler Mahallesi Aydın Sokak No:1 Adapazarı/ SAKARYA
4- .......... 32 Evler Mah. Lale Sk. No.5 Adapazarı/ SAKARYA
VEKİLLERİ : Av. ÖZGÜR ERAY TAŞ - Rüstempaşa Mah.Ersin Cad.No:31 54600 Sapanca/ SAKARYA
Av. HATİCE BALLI - Y.Bosna Cad.Sofuoğlu Ap.No:3 Merkez/ SAKARYA
DAVALI LAR : 1- VODAFONE TELEKOM Ü NİKASYON A. Ş. - Vodafone Plaza Büyükdere Caddesi No:67 MaslakİSTANBUL
VEKİLLERİ : Av. .......... - Büyükdere Cad. No: 67 Maslak Şişli/ İSTANBUL
Av. ..........- Örnek Mah. Somuncu Baba Sok. No: 52/2 Ataşehir/ İSTANBUL
Av. .......... - Kocamansur Sok. Yuvam Apt. Merkez Mah. No.65/1 Şişli/ İSTANBUL
: 2- TURCELL İLETİŞİM HİZMETLERİ A. Ş. - Turkcell Plaza Meşrutiyet Caddesi No:71 Tepebaşı İSTANBUL
VEKİLİ : Av. .......... - Yeni Mah. Pamukkale Sok. No:3 Soğanlık Turkcell Maltepe Plaza Kartal/İSTANBUL
: 3- .......... 4-.........., 5- .......... , 6-.......... - 32 EvlerMahallesi Lale Sokak No:8 Adapazarı/ SAKARYA
7 - .......... - 32 Evler Mahallesi Lale Sokak No:3 Adapazarı/ SAKARYA
DAVA : MUARAZANIN MEN'İ
DAVA TARİHİ : 15 /01/2009
KARAR TARİHİ : 19/01/2010
Mahkememizde görülmekte bulunan Muarazanın Men'i davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili mahkememize verdiği dava dilekçesinde; müvekkillerinin Adapazarı 32 Evler Mahallesinde ikamet ettiklerini, 7 yıl kadar önce.......... ailesinin binasının üzerine davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından bir baz istasyonu kurulduğunu, bu istasyon kurulduktan sonra çevrede yaşayan kişilerde nedensiz baş ağrıları ortaya çıkmaya başladığını, bu durumun davacıların ve mahalle sakinlerinin ruhsal durumlarını olumsuz etkilediğini, yakın zamanda davalı Vodafon Telekomünikasyon A.Ş. Tarafından aynı mahalledeki Budak ailesinin binasının üzerine ikinci bir baz istasyonu kurulduğunu, baz istasyonlarının uzun vadede insan sağlığı için potansiyel risk oluşturduğunun bilim adamları tarafından kabul edildiğini belirterek davalı GSM operatörlerine ait söz konusu baz istasyonlarını kullanımın durdurulması ve sökülerek kaldırılması suretiyle taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Turkcelll ve Vodafon vekilleri cevap dilekçelerinde, dava konusu baz istasyonlarının sertifikalı olduğunu, elektronik haberleşme cihazlarına güvenlik sertifikası düzenlenmesine ilişkin yönetmeliğe uygun olarak kurulup işletildiğini, baz istasyonlarının 900 mhz frekans bantında yayın yapan cihazlar olduğunu, bu frekans için Dünya Sağlık Örgütü Amerikan Elektrik ve Elektronik Mühendisler Birliği, Amerikan Milli Standartlar Enstitüsü gibi otoriterlerin belirlediği standart değerlerin çok altında çalıştıklarını, bu otoritelerce belirlenen güvenli değerlerin 41-42 V/m arasında değiştiğini, bu değerlerin insan vücudunu tolere edebileceği, asıl değerlerin onlarca defa azaltılması suretiyle elde edilmiş değerler olduğunu, bu değerlerin ülkemizdeki yönetmeliklerle de benimsendiğini, insan sağlığına zararlı olmadıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Diğer davalılar davayı takip etmemişlerdir.
Mahkememizce mahallinde keşif yapılarak davacıların evleri ile dava konusu baz istasyonlarının durumları ve birbirlerine uzaklıkları incelenmek suretiyle bilirkişilerden rapor alınmıştır. Bilirkişiler .......... ve .......... alınan 09.09.2009 tarihli raporda; dava konusu baz istasyonlarının ikisinin de yürürlükteki yasal düzenlemelerin öngördüğü şekilde tesis edildiği, en yüksek elektrik alan şiddetinin 5,16 V/m olduğu ölçüm yapılan adreslerin hepsinde konutların iç kısımlarında elde edilen ortalama ölçüm değerlerinin 1,10 V/m'yi geçmediği, bu sonuçların Bilişim Teknolojileri ve İletişim Kurumunun ilgili yönetmeliğinde öngörülen 10,23 V/m ve 41,25 V/m sınır değerlerinin altında olduğu, elde edilen ölçüm sonuçlarının Dünya Sağlık Örgütü tarafından da tanınan ICNIRP 'nin belirlediği Uluslararası sınır değerlerin altında olduğu, güvenlik mesafesi içinde herhangi bir yaşam alanı bulunmaması ve davacıların konutlarındaki elektromanyetik radyasyon seviyesi nedeniyle sağlık açısından bir risk bulunmadığı belirtilmiştir. Nöroloji uzmanı doktor bilirkişi .......... alınan 28.12.2009 havale tarihli raporda ise, baz istasyonlarının faaliyeti sırasında elektromanyetik ışınlar yaydıkları, bu ışınların bir kısmının çevrede yaşayan canlılar tarafından emilebileceği, bu ışınların yoğun olması halinde çevre ve insan sağlığını etkileyebileceği, elektromanyetik dalgaların özellikle kanser yapma özelliği bulunduğuna dair bilimsel tespitler bulunduğu, elektromanyetik alanın biyolojik etkileri hususunda yaygın deneysel çalışmalar bulunduğu, mevcut çalışmalar ile elektromanyetik dalgaların insan sağlığına kesin olarak zararlı olup olmadığının söylenmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 06.11.2008 tarih, 2007/14402 Esas ve 2008/13542 karar sayılı ilamında "baz istasyonunun yaydığı radyasyonun referans değerlerin altında olsa bile meskun alanlarda yarattığı radyasyondan dolayı, alanlarda uzun süreli radyasyona maruz kalacak insanların sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir. Dava konusu istasyonun konumu, yerleşim yerlerine ve davacılara yakınlığı gözetildiğinde, kısa zaman dilimi içinde olmasa dahi uzun zaman diliminde zarar doğurabilir. Çevredekiler için gelecek ve uzun zaman diliminde büyük endişe, psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratarak, kişilerin çalışmasını ve sağlık değerlerini olumsuz olarak etkileyecek ve zararlı sonuç doğuracaktır. Bir istasyon, yönetmeliğe uygun çalıştırılsa dahi zarar veriyorsa, yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması mümkün değildir. Yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre verilen sertifika, soyut bir belirlemeyi içermektedir. Yargıç, yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vremek zorundadır. Dava konusu istasyonun konumu, yerleşim yerlerine ve davacının oturduğu yere yakınlığı itibarı ile uzun sürede kişi ve çevreye zarar vereceği ve istasyonun bulunduğu yerde kullanılmasının sakıncalı olduğu anlaşıldığından, yerleşim yerlerinden daha uzak uygun bir yere taşınmasını gerektirmektedir Mahkemece, davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve baz istasyonun kaldırılmasına karar verilmelidir"denilmiştir.
Yine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2004/2954 -10516 E.K.sayılı kararında "davalıya Telekomünikasyon Kurum Güvenlik Sertifikası adı altında bir kullanma belgesi verilmiştir. Sertifikadan kullanımla ilgili limitler belirtilmiştir. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonunda sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. Ne varki, yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre verilen sertifika soyut bir belirlemeyi içermektedir. Bu bağlamda, o anda, o yerde ve güçte kurulacak istasyonun değerlerini belirtmektedir. Nitekim sertifika da bu nitelikleri içermekte olup, kurulan istasyonun çevresindeki binaların konumunu belirtmemektedir. Bu da sertifikadaki ölçülerin tüm bilimsel verilere uygun olduğu ve zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Kaldı ki, yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile buna karşın çevreye verilen zarardan eylemde bulunanın sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk hukukunun ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bunun içindir ki, yerel mahkemenin yönetmeliği ve yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmemelidir.Bilirkişiler de dava konusu istasyondaki ölçümlerin yönetmelikteki limitlerin altında olduğunu ancak kurulan istasyonun davacının binasının çok yakınında bulunduğunu, uzun sürede insan sağlığı için tehlike yarattığını ve yerleşim yerlerine uzakta kurulması gerektiğini belirtmişlerdir. Yapılan bu bilimsel açıklamalar nedeniyle tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması zarar doğurmayacağı anlamına gelmez. Diğer koşulların, bu bağlamda tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacının evine olan yakınlığı ile davacının eşi ile birlikte sürekli evde oturup küçük yaştaki torununa bakmakta olduğunun da gözönünde tutulması gerekir. Bu olayda bilirkişiler davacının da bulunduğu binada uzun süreli kalındığını ve böylece kısa sürede etkili olmasa da, uzun sürede zarar doğurmasının her zaman olanaklı bulunduğunu belirtmişlerdir. Davalı kamu yararına hizmet verdiklerini savunmuşlardır. Gerçekten davalı tarafından bu ve benzeri tesislerin işletilmesinden geniş bir halk kitlesinin yarar sağladığı bilinen bir olgudur. Ne varki, bu yararın sağlanması karşısında kişilerin zarar görmesi hoş görülemez. Bu bakımdan hizmetten elde edilen yarar ile bunun karşılığında verilen zararın dengelenmesi gerekmektedir. Hiçbir hizmet insan yaşamı kadar öncelikli önem taşımaz. Diğer bir anlatımla yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. Insan yaşamında tehlike yaratan bir hizmetin kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Kaldı ki, somut olayda bu hizmetin aynı yerde verilmesinde zorunlulukta bulunmamaktadır. Fazla bir giderle de olsa başka bir yerde aynı sonuçları sağlayacak bir istasyonun kurulması ve hizmet vermesi olanaklıdır. Davalının bu yöndeki savunma ve itirazları yerinde değildir...Bu belirlemeler itibariyle ortada dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, davacının oturduğu binada ve çevre binalarda yaşayanlar için sağlık bakımından büyük endişeler olduğu, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte olduğu, bunun da insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı, bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği gözönünde tutulduğunda davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir " denilmiştir.
Yukarıya alınan Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi hiçbir hizmet insan yaşamından daha önemli ve öncelikli değildir. Davanın kabul edilebilmesi için dava konusu baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik dalgaların yönetmelikte belirtilen değerlerin üzerinde olması ve para ile ölçülebilen bir zararın doğmuş olması zorunlu değildir. Dosyamıza konu olayda, davalı GSM operatörlerine ait baz istasyonları davacıların oturdukları sokakta davalılara ait evlerin çatılarına kurulmuştur. Sokakta yoğun bir yerleşimin bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Keşif sırasında dinlenen davacı tanıkları dava konusu baz istasyonların sağlıklarını olumsuz yönde etkiliyor olabileceği yönündeki tedirginliklerini ve endişelerini dile getirmişlerdir. Bu durum karşısında dava konusu baz istasyonlarının sokak içinde bulunmasının davacıların ve o sokakta yaşayanların psikolojik yapılarında tedirginlik ve ümitsizlik yarattığı, sokak sakinlerinin o yerde oturmalarının olumsuz hale geldiği, davacıların bu durumdan zarar gördükleri, davalı şirketlerin söz konusu baz istasyonlarının kurucusu olarak diğer davalıların ise binalarının üzerini davalı şirketlere kiralayan olarak davacıların zararından sorumlu oldukları sonucuna varılmış ve davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Sakarya ili, Serdivan ilçesi, 32 Evler Mahallesi Lale Sokaktaki davalı şirketlere ait baz istasyonlarının faaliyetlerinin durdurularak bulundukları yerlerden kaldırılmalarına,
2-10.000,00 TL dava değeri üzerinden alınması gereken 594,00 TL nispi karar harcından peşin alınan 15,60 TL'nin mahsubu ile bakiye 578,40 TL harcın davalılardan müteselsilen alınmasına,
3-Yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesaplanan .............. TL nispi vekalet ücreti ile davacıların yapmış oldukları 841,46 TL yargılama giderinin davalılardan müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, dair; davacı vekili ile davalı vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde temyizi kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 19/01/2010
Katip 104071 Hakim 29923
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6394
KARAR NO : 2010/9738
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/01/2010
NUMARASI : 2009/34-2010/9
DAVACI : .......... VE DİĞERİ VEKİLİ AV. ÖZGÜR ERAY TAŞ
DAVALI : 1- TURKCELL İLETİŞİM HİZMETLERİ A. Ş. VEKİLİ AV........... 2-VODAFONE TELEKOMİNİKASYON A. Ş. 3-.......... VE DİĞERLERİ
Davacı .......... ve diğeri vekili Avukat Özgür Eray Taş tarafından, davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş ve diğerleri aleyhine 15/01/2009 gününde verilen dilekçe ile muarazanın men'inin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 19/01/2010 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş vekili tarafından, duruşmasız olarak incelenmesi de Vodafone Telekominikasyon A.Ş vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 05/10/2010 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş vekili Av. .......... ile karşı taraftan davacılar vekili gelmedi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazına gelince; davacı, yerleşim yerine kurulan baz istasyonunun kaldırılarak çekişmenin giderilmesini istemiştir. Yerel mahkemece istem kabul edilmiş; karar, davalılardan Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ ile Avea İletişim Hizmetleri AŞ tarafından temyiz olunmuştur.
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2/1 ve 15. maddeleri gereğince yargı harçları, (1) sayılı Tarife'de yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi, işlemin türü ve niteliğine göre maktu olarak alınır. (1) Sayılı Tarife'nin A/III-2 ve izleyen maddeleri gereğince konusu para ile ölçülemeyen davalarda esas hakkında karar verilmesi durumunda maktu karar harcı alınır.
Diğer yandan, karar gününde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ikinci bölümünün ikinci kısmı gereğince yargı yerleri ile icra ve iflas dairelerinde yapılan ve konusu para olmayan veya para ile değerlendirilemeyen hukuki yardımlara maktu avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekir.
Eldeki dava konusu uyuşmazlığın konusu para olmadığı gibi para ile değerlendirilebilen bir uyuşmazlık da bulunmadığından, yukarıda açıklanan düzenlemelere aykırı olarak davalının nispi harç ve nispi avukatlık ücreti ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekirse de belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 438/son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle hüküm fıkrasının harç alınmasına ilişkin 2 nolu bendinin silinerek yerine 2 nolu bent olarak "2-Peşin alınan harç alınması gereken maktu 15,60 TL karar harcını karşıladığından
./..
-2-
2010/6394-2010/9738
yeniden harç alınmasına yer olmadığına," biçimindeki tümcenin yazılmasına; davacılar yararına avukatlık ücreti takdirine ilişkin 3 nolu bendinde yer alan "...1.200,00..." biçimindeki sayı dizisi silinerek yerine "...575,00..." sayı dizisinin yazılmasına; öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddiyle kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve temyiz eden davalılardan Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş yararına takdir olunan 750,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 05/10/2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
..........
KARŞI OY YAZISI
Dava; çevreye ve insan sağlığına zarar verdiği iddiası ile davalı şirket tarafından kurulan baz istasyonunun kaldırılması istemine ilişkindir.
Yerel mahkemeler; uygulamada genellikle, ilgili yönetmelik hükümlerine ve buna istinaden verilen sertifikalardaki limit değerlere uygun olarak kurulan baz istasyonlarının kaldırılmasına ilişkin davaları ret etmekte, limit değerlere uygun olmayan baz istasyonları ile ilgili davaları da kabul ederek baz istasyonlarının kaldırılması yönünde hüküm kurmaktadır.
Dairemizin sayın çoğunluğu ise; " ... yönetmelik ve bu yönetmelikteki ölçülere göre düzenlenen sertifikanın soyut bir belirlemeyi içerdiğini, sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte öngörülen limitlere uygun ve hatta altında olsa bile, bir zararın olmayacağı kabul edilemez. Dar anlamda para ile ölçülebilen bir zarar olmasa da, çevre binalardan ve bu bağlamda davacı meskeninde bulunanların sağlık bakımından büyük endişeler taşımaları, aynı bölgede yaşayan insanların psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratması karşısında, davacının zarar göreceğinin kabulü gerekir. ..." Gerekçesi ile baz istasyonlarının kaldırılması istemiyle açılan davaları kabul ederek, kaldırılması yönünde kararlar vermek suretiyle uygulama yapmaktadır.
İlk derece mahkemelerinin görevleri, yürürlükte olan ve iptal edilmemiş bulunan kanunlar ile bunlara aykırı olmayan tüzük ve yönetmeliklere uygun karar vermek, Yargıtay'ın görevi ise, yerel mahkeme hükümlerinin yasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemektir.
İlk derece mahkemeleri yasa, tüzük ve yönetmelik hükümlerini uygularken, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde, HUMK'nun 275. maddesi gereğince konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulunun oy ve görüşlerini alması yasal bir zorunluluktur.
Davalarımızın konusunu teşkil eden ve cep telefonlarının kullanılabilmesi için kurulmaları zorunlu olan ve geniş bir kitleyi ilgilendiren baz istasyonlarının nerede, nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulması gerektiği hususu, şüphesiz teknik bir konudur.
Dolayısıyla ilk derece mahkemeleri önüne gelen bu uyuşmazlıklarda, konu ile ilgili kuralları uygularken keşif, bilirkişi veya bilirkişi kurulunun oy ve görüşlerine başvurması ve elde edeceği sonuca göre karar vermesi gerekir.
Davalı GSM şirketlerince baz istasyonları, 5809 sayılı Yasaya göre hazırlanan "Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletilmesi ve Denetlenmesi Hakkındaki" Yönetmelikteki yer, ölçü ve limit değerlere göre verilen sertifika gereğince kurulmaktadır. İlk derece mahkemeleri de önüne gelen ihtilaflarda, uygulamakla görevli oldukları yönetmelik ve sertifikada gösterilen ölçü ve limit değerlere göre keşif ve bilirkişi incelemesi yapmak suretiyle uyuşmazlıkları çözmektedir.
./..
-3-
2010/6394-2010/9738
Baz istasyonlarının nerede, nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulması halinde sağlığa ve çevreye zarar vermeyeceğini belirlemek ve kurallarını koymak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görevidir. Mevzuatı uygulamakla görevli olan yargı mercilerinin şekil, ölçü ve limit değerler yönünden kural koyma veya konmuş olan kuralları değiştirme ve uygulamama gibi bir görev ve yetkileri bulunmamaktadır.
Yüksek yargı olarak, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların kurallara uygun olup olmadığını denetlemekle görevli olan Dairemizin sayın çoğunluğu, önüne gelen bu tür uyuşmazlıklarda, davaya konu baz istasyonunun davacıya zarar verdiği iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmadığını denetlemeden, ilk derece mahkemelerinin keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu verdiği kararlara esas alınan bilirkişi raporundaki şekil, ölçü ve limit değerlerini yok sayarak, baz istasyonları ile ilgili şekil, ölçü ve limit değerleri göstermeksizin, sadece "gelecekte insan sağlığına ve çevreye zarar vereceği" gibi hiç bir şekilde kanıtlanmamış farazi gerekçeyle baz istasyonlarının kaldırılmasına karar vermektedir.
Dairemiz sayın çoğunluğunun bu uygulaması ve gerekçesi karşısında, ellerinde araştırmaya yönelik hiçbir kural, ölçü ve değer olamayacak olan ilk derece mahkemelerinin, hiçbir araştırma yapmadan, baz istasyonlarının kaldırılması ile ilgili açılacak her davayı kabul edip, baz istasyonlarının kaldırılmasına karar vermeleri gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Hiçbir kurala, ölçüye ve değere dayanmayan, farazi gerekçe ile oluşturulan böyle bir kararın hukuka uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Uyuşmazlıkla ilgili olarak, kanun ile yasaya uygun iptal edilmemiş yönetmelik ve bu yönetmeliğe uygun verilmiş sertifika vardır. Yürürlükte olan bu kuralları uygulamakla görevli olan ilk derece mahkemelerini, amir hükümleri bir tarafa bırakarak varsayıma göre karar vermeye yönlendirmenin yasal dayanağı yoktur.
Baz istasyonlarının kaldırılması ile ilgili dava ve uyuşmazlıklarda; ilk derece mahkemelerince, öncelikle davacının dava açmakta hukuki yararının olup olmadığı araştırmalı, dava açmakta hukuki yararın varlığı belirlendikten sonra, dava baz istasyonunun sağlığa ve çevreye zarar verdiği iddiası ile açıldığından, taraflardan bu konudaki delil ve belgeleri istenmeli, ardından konu ile ilgili "Mobil Telekomünikasyon Şebekelerine ait Baz İstasyonlarının Kuruluş Yeri, Ölçümleri, İşletmesi ve Denetlenmesi Hakkında" Yönetmelik hükümleri ile bu yönetmelik gereğince baz istasyonunun kurulması ile ilgili sertifika değerlerinin denetlenmesi bakımından konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile mahallinde keşif ve uygulama yapılmalı, alınacak bilirkişi raporu ile tüm delil ve belgeler birlikte değerlendirilerek, baz istasyonunun yönetmeliğe ve verilen sertifikaya aykırı olarak kurulduğu, sağlığa ve çevreye zarar verdiği sonucuna varıldığında, davanın kabulü ile baz istasyonunun kaldırılmasına, aksi halde davanın reddine karar verilmelidir.
Tüm bu nedenlerle, sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüş ve kararına katılamıyoruz. 05/10/2010
Üye Üye
..........
Karşılaştırıldı. YK