HEKİMİN ZORUNLU MESLEKİ MALİ SORUMLULUK SİGORTASINDA TARAFLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
19 Ağustos 2021İZMİR MENEMEN’DE ORMANDA KALAN TAŞINMAZ İÇİN AÇILMIŞ TAZMİNAT DAVASIDIR
25 Aralık 2021HAKSIZ FİİLDE ZAMANAŞIMI
Av.Özgür Eray TAŞ
- GENEL OLARAK
Öncelikle haksız fiil kavramı ile ifade edilenin ne olduğunu izah etmemiz doğru olacaktır. Haksız fiil sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla, sözleşme ilişkisi olmaksızın, diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türü olup, TBK’nun 49 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu izahtan yola çıkarsak, haksız fiilin beş unsuru bulunmaktadır. Bunlar, fiil, zarar, uygun illiyet bağı, kusur ve hukuka aykırılıktır[1].
Zamanaşımı kavramı ise, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi olarak ifade edilebilir[2]. Diğer bir tanıma göre, kanunen belirli bir süre içerisinde alacağına kayıtsız kalmış bir alacaklının alacağını talep ve dava hakkını kaybetmesi olarak ifade edilir[3]. Başka bir görüşe göre ise, alacak hakkının kanunda belirtilen süre içerisinde kullanılmaması nedeniyle dava edilebilme niteliğinden yoksun olması olarak tanımlanır[4]. YHGK[5] da bir kararında benzer bir tanımı kararına işlemiştir. Çalışma kapsamında ise, “bir hakkın kaybedilmesi” yönü ile zamanaşımı değerlendirmesi yapılacaktır.
Haksız fiiller için öngörülen zamanaşımı süresi, TBK’nun 72. maddesinde şu şekilde yer almıştır; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır”. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat talepleri, hukuki nitelikleri itibariyle bir alacak hakkı niteliğinde olmasına rağmen, kanun koyucu, alacak haklarına ilişkin genel zamanaşımı süresini düzenleyen TBK’nun 146. maddesinden ayrı tutmak suretiyle, ayrı bir hükümle düzenlemiştir. Ancak bu ayrı düzenleme, sadece “süreler ve sürelerin başlangıç anı” ile ilgili olup, diğer hususlarda (zamanaşımının durması , kesilmesi vs) genel hükümlere tabi kılmıştır[6].
- ZAMANAŞIMI TÜRLERİ
TBK. m. 72’de üç kategori çerçevesinde zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, olağan zamanaşımı süresi, azami zamanaşımı süresi ve istisnai zamanaşımı süresidir[7].
2.1. Olağan (Nisbi) Zamanaşımı Süresi
Haksız fiillere uygulanan iki yıllık olağan zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenme tarihinden itibaren başlamakta olup, sadece bunlardan birinin öğrenilmesi yeterli değildir. Zamanaşımı süresi, zararı ve tazminat yükümlüsünün her ikisinin öğrenilmesi ile başlayacaktır[8]. Zararın öğrenilmesi, hem zarar verici olayın, hem de malvarlığında oluşan azalmanın boyutunun öğrenilmesi demektir[9].Tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların bilinmesi aranmamaktadır[10]. Zarar görenin mevcut veriler ışığında zararın miktarını tahmin edebilmesi yeterli görülmektedir[11]. Burada “öğrenme”, zarar görenin subjektif durumu ile ilgili bir kavram olduğundan, “öğrenebilecek durumda olma” hali, sürenin başlaması için yeterli kabul edilmeyecektir.
Zarar görenin tüzel kişi olması durumunda ise tazminat davasını açmak için emir vermeye yetkili organ ve kurulun, zararı ve faili öğrenmesinden itibaren zamanaşımı süresi başlayacaktır[12]. Zarar görenin ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlı olması durumunda ise davanın kim tarafından açılacağı ve sürenin işlemeye başlaması hususunda kimin öğrenme tarihinin esas alınacağı tartışma konusu olmuştur. Doktrindeki bir çok görüşte, zamanaşımı süresinde yasal temsilcinin öğrenme tarihini esas aldığı görülmektedir[13].
- Azami (Mutlak) Zamanaşımı Süresi
TBK. m. 72 çerçevesinde, haksız fiil nedeniyle tazminat davası açma hakkı, “herhalde” zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar. Örneğin, zarar gören on yıllık sürenin dolmasına iki yıl kala zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenir ise, zarar görenin kalan iki yıl içerisinde tazminat davası açması gerekmektedir. Aksi halde talebi zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak, zarar ve tazminat yükümlüsü öğrenildikten sonra iki yıl geçmişse talep zamanaşımına uğramakta ve on yıllık sürenin bir anlamı kalmamaktadır[14].
Eğer zarar verici haksız fiil, zaman içinde süregelen bir fiilse, fiilin bitiş anı, fiilin gerçekleştiği tarih olarak esas alınır[15]. On yıl boyunca evinin yanındaki bir işletmenin yaydığı radyasyondan zarar gören bir kişi, bu evden ayrıldıktan beş yıl sonra kansere yakalanmışsa on yıllık zamanaşımı süresinin henüz beş yılı geçmiş sayılacağı örnek gösterilmiştir.
Diğer yandan, zarar verici olay ile zararın gerçekleşmesi arasında on yıldan fazla bir süre olması halinde bu olayın sona erdiği (zararın gerçekleştiği) tarihten itibaren on yıllık süre başlamaktadır[16].
2.3.İstisnai (Uzamış) Zamanaşımı Süresi
TBK m. 72/1, 2. cümlede, “Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümle hem tazminat sorumluluğunu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir eylemin farklı zamanaşımı sürelerine tabi olması engellenerek adalete ve hukuksal güvenliğe aykırı sonuçların önüne geçilmesi hedeflenmiştir[17].
Doktrinde, haksız fiillere uygulanan ceza kanunlarındaki daha uzun süreli zamanaşımı için “olağanüstü zamanaşımı”[18] , “istisnai süre”[19] , “uzamış ceza zamanaşımı”[20] kavramları da kullanılmaktadır.
Tazminat davalarında uygulanacak olan ceza zamanaşımı süresi, TCK’nun 66. maddesinde düzenlenen “dava zamanaşımı” süreleri olup, aynı Kanunun 68. maddesinde öngörülen “ceza (infaz) zamanaşımı” süreleri değildir[21]. Öte yandan ceza zamanaşımı süresinin başlangıcına TBK hükümlerinin değil de, ceza davası zamanaşımının başlamasına ilişkin ceza kuralının (TCK m. 66/6) kıyasen uygulanacağı öğretide[22] kabul edilmektedir. Buna göre, TBK m. 72/1, 2. cümle hükmünün (ceza zamanaşımının) uygulandığı durumlarda, zamanaşımı süresi, zararın ve sorumlu şahsın öğrenildiği tarihten itibaren değil, suç teşkil eden fiilin işlendiği (eylemin tamamlandığı) tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Diğer yandan, zamanaşımın durması ve kesilmesine ilişkin nedenler ve sonuçları hakkında Ceza Kanunu hükümleri değil, Türk Borçlar Kanunu hükümleri (TBK m. 153-157) uygulanacaktır[23]. Bununla birlikte, zamanaşımının kesildiği durumlarda salt ceza davaları yönünden öngörülen “yarı oranında uzama” kuralı, hukuk davalarında uygulanmayacaktır[24].
Ceza dava zamanaşımının uygulanma koşullarına gelindiğinde ise yukarıda da belirtildiği üzere haksız fiilin suç teşkil eden bir fiil olması ve ceza dava zamanaşımının olağan sürelerden daha uzun olması gereklidir[25]. Ceza zamanaşımı süresi, on yıldan fazla olduğu takdirde, bu süre hem olağan hem de azami zamanaşımı sürelerinin yerini alırken, on yıldan az ise yalnızca iki yıllık sürenin uygulanmasını bertaraf eder[26]. Fakat ilgili ceza zamanaşımı süresinin, olayın vuku bulduğu tarihten başladığı da nazara alınarak haksız fiil zamanaşımı süreleri olan iki ve on yıllık sürelerden önce dolması halinde artık ceza hukuku dava zamanaşımı değil, iki ve on yıllık sürelerin uygulanması gerekmektedir.
Burada belirtmemiz gereken bir diğer husus; Yargıtay kararında[27] da izah edildiği üzere, “ceza dosyasının kesinleşmesinden itibaren 2 yıl içerisinde dava açılması, zamanaşımı süresi içerisinde olarak” değerlendirilmektedir.
2.3.1. İstisnai Zamanaşımı Süresinin Uygulanma Koşulları
2.3.1.1. Suç Teşkil Eden Bir Fiil Bulunmalı
TBK m. 72/1, 2. cümle, ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle tazminat sorumluluğuna neden olan fiilin aynı zamanda ceza kanunlarına göre suç teşkil etmesi gerekir. Fiilin suç oluşturup oluşturmadığı ceza kanunlarına (ceza hukuku ilkelerine) göre tespit edilir[28]. Ceza davası zamanaşımının uygulanabilmesi için tazminat sorumluluğuna neden olan fiilin ceza kanunlarına göre suç oluşturması ve cezayı gerektirmesi yeterli olup ayrıca haksız eylem faili hakkında ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş olması, hatta soruşturma yapılması gerekli değildir[29]. Nitekim Yargıtay içtihatları da bu doğrultudadır[30].
Tazminat davasında ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, ceza davasında şikâyetçi olunması ve katılma isteminde bulunulması da zorunlu değildir. Ceza mahkemesi fiilin suç teşkil ettiğine karar vererek fail hakkında mahkumiyet kararı vermiş ve bu karar da kesinleşmişse tazminat davasına bakan hakim, artık başka bir araştırma yapmadan salt bu karardan dolayı ceza zamanaşımını uygulayacaktır[31]. Ceza mahkemesince verilen kararın beraat olması durumunda ise durum öğretide tartışmalıdır. Öğretideki bir kısım yazarlar[32], beraat kararının hangi sebeple verilmiş olursa olsun, hukuk hakimini bağlayacağından ceza zamanaşımının uygulanmasını engellediğini ileri sürmektedirler. Bazı yazarlar ise[33] beraat kararlarını bir ayrıma tabi tutarak, sadece failin suçlu olmadığını kesin olarak tespit eden (maddi olgulara dayanan) beraat kararlarının ceza zamanaşımının uygulanmasını engellediği görüşündedirler.
Yüksek Mahkeme kararlarında[34], suçun unsurlarının bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmesi hali dışında, (özellikle delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesi durumunda) eylemin suç oluşturup oluşturmadığının hukuk yargıcı tarafından değerlendirilip saptanması gerektiği belirtilmiştir. Ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir haksız fiil, genel afla suç olmaktan çıkarılırsa, artık hukuk mahkemesinde görülen tazminat davası için ceza zamanaşımı uygulanmayacaktır[35]. Genel af kabul edildiği için ceza zamanaşımı uygulanması durumu ortadan kalkmış ise, hukukî güvenlik gereği TBK m. 72/1, ilk cümlede yer alan iki ve on yıllık zamanaşımı sürelerinin, genel af kanununun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemeye başlaması gerekir[36].
2.3.1.2. Haksız Fiil İle Zarar Arasında Uygun İlliyet Bağı Bulunmalı
TBK. m. 72/I, c.2’nin uygulanabilmesi için cezalandırılabilir fiil ile tazminata konu zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır[37]. Şöyle ki; tazminat taleplerine ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için tazmini gereken zarar, ceza hukukunun koruduğu menfaate ilişkin olmalıdır.
Örneğin, bedensel bütünlüğün korunmasına yönelik bir ceza hükmü söz konusu olduğunda, ceza zamanaşımı bedensel zararın tazmini için uygulanabilir[38].
- ZARARIN ORTAYA ÇIKMA ANINA DAİR ZAMANAŞIMI BAŞLANGICI DEĞERLENDİRMELERİ
Yasa koyucu, TBK. m. 72 çerçevesinde, zamanaşımı süresinin başlangıcı noktasında, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenme tarihini işaret etmiş ise de, “zararın ortaya çıkma anına dair” herhangi bir ayırıma gitmemiştir.
Zarar, çoğunlukla haksız eylem ile ortaya çıkmakta ise de, kimi zaman devamlılık göstermekte ve hatta bazen uzun yıllar sonra ortaya çıkmaktadır. Bu durumda zararın ne zaman öğrenildiği hususu önem kazanmaktadır. Burada akla, herhalde haksız eylem tarihinden itibaren başlatılacak olunan azami zaman aşımı süresi gelse de; zararın bu süreden de sonra ortaya çıkması durumu halinde nasıl değerlendirilecektir sorusu gündeme gelmektedir.
Kısaca zararın meydana gelme tarihleri üzerinden değerlendirme yapmak doğru olacaktır.
3.1. Ani Zararlı Durumlar
Haksız fiil sonucu ortaya çıkan zarar, çoğu kez haksız fiile bitişik bir durum arz eder. Yani haksız fiile müteakip, zarar görende bir zarar olgusu gerçekleşir. Bu ihtimalde, haksız fiil tarihi esas alınacağından, zamanaşımının başlangıcı hususunda herhangi bir tereddüt ortaya çıkmayacaktır.
3.2.Zararın Devamlılık Gösterdiği Durumlar
Bazı durumlarda ise, haksız fiil sona ermiş olsa dahi, bu eylem sonucu ortaya çıkan zarar sona ermeyip bir süre daha devam edebilmektedir. Doktrinde, zararın devam etmesi, durumunda, her gün için yeni bir zamanaşımının başlayacağını ifade eden görüşler [39] bulunmakta ise de, bu görüş pek taraftar toplayamamıştır. Bir diğer görüş ise, zararın devam etmesi durumunu çeşitli ihtimaller üzerinden değerlendirmiştir. Bu görüşe göre, zarar devam ediyor olduğu halde, mahiyeti itibariyle tümüyle tahmin edilebilmesi mümkün ise, zarar öğrenilmiş sayılarak olağan iki yıllık sürenin başlayacağını ifade etmektedir. Zira zararın miktarını kesin olarak bilmek gerekli değildir[40]. Diğer yandan, zarar devam etmekle birlikte, zararın kapsamı belirlenemiyor ise, “gelişen durum” kavramını ortaya atmakta ve gelişme tamamlanıp dava açmaya elverişli bilgiler elde edilinceye kadar zamanaşımı süresinin işlemeyeceği[41] ifade edilerek, bu durumun tamamlanmasından sonra olağan zamanaşımı süresinin başlayacağını belirtilmektedir[42]. Örneğin, haksız fiil etkisi ile kişi 3 yıl sonra kör olur ise, haksız fiil tarihi üzerinden 2 yıllık süre geçmiş ise de, yeni durum nedeniyle kör olma tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi başlayacaktır. YHGK’nun, güncel bir kararında[43] da, “haksız fiil devam ettiği sürece, zamanaşımı süresinin işlemeyeceği” ifade edilmiştir. Bir derenin akış yönünün değiştirilmesi nedeniyle tarlanın kullanılamaz hale getirilmesi hali, bu durum için iyi bir örnektir. Ancak haksız fiil, sürekli değil de, aralıklarla tekrarlanıyor ise, her fiil ve oluşan zarar için ayrı ayrı zamanaşımı süreleri işleyecektir.
YHGK’nun, bedensel zararlar çerçevesinde çelişkili olarak değerlendirmede bulunduğu bir husus olarak; bir çok kararında[44], “zarar verici olayın değil, “zararın miktarının” öğrenilme tarihini, süre başlangıcının zorunlu unsuru” olarak kabul etmiş iken, sonraki (oy çokluğu ile) bir kısım kararlarında[45], önceki kararı ile tezatlık oluşturacak şekilde, “zararın kapsam ve tutarının belli olmamasının, zamanaşımı süresinin başlamasına engel olmayacağını” ifade etmiştir. Güncel olarak ise, bir dairenin, kararında[46], eski YHGK görüşünü esas aldığı görülmektedir.
Özetle, bedensel zararlar konusunda, zamanaşımı başlangıcı yönü ile (olay tarihi – maluliyet raporu tarihi – hesap raporu tarihi esas alınmak suretiyle) Yargıtay nezdinde çelişkili kararlar verildiği görülmektedir.
3.3.Zararın Fiilden Uzun Zaman (10 Yıldan) Sonra Ortaya Çıktığı Durumlar
TBK. m. 72’de ifade edilen, “herhalde zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren on yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar” hükmünün esas alınması durumunda, haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra zarar görenin tazminat talebi zamanaşımına uğramış olacaktır. Nitekim uzun yıllar kanunun lafzı esas alınarak hükümler verilmiştir. Ancak 1999 depremi, bu uygulamanın değişmesine neden olmuştur. Yargıtay[47], depremden kaynaklı açılan davalarda, hem olağan hem de azami zamanaşımı süresinin zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren başlaması gerektiğine dair hüküm kurmuştur.
Belirtmemiz gerekir ki, kusursuz sorumluluk hallerinde zarar verici bir fiilin işlenmesi değil, zarar verici bir durum/olayın gerçekleşmesi önem arz eder. Bu sebeple, TBK md. 72 hükmünde mutlak zamanaşımı süresinin başlangıcına ilişkin olarak kullanılan “zarar verici fiilin işlendiği tarih” ifadesinin, kusursuz sorumluluk halleri bakımından “sorumluluğa sebep olan durum/olayın gerçekleştiği tarih” olarak anlaşılması isabetli olacaktır[48].
Doktrinde, bir görüş[49], Yargıtay’ın yukarıda ifade edilen içtihat değişikliğini, kanunun açık hükmü karşısında, Yargıtay’ın yasa koyucu yerine geçerek ayrı bir zamanaşımı hükmü düzenlemesinin yasaya aykırı olduğunu, diğer yandan bu yorumun zamanaşımı kavramını anlamsızlaştıracağını (Ör: 100 yıllık evlerin depremde yıkılması durumunda da aynı hükmün işletilmesinin hukuk güvenliği ihlaline neden olabileceğini) ifade ederek eleştirmekte ve bu eksikliğin hükme “zararın doğması başka bir sebebe bağlı ise sebebin gerçekleştiği andan itibaren zamanaşımının başlayacağı” ibaresinin eklenmesi ile sorunun çözülebileceği ifade edilmektedir.
- 1 OCAK 2020’DE YÜRÜRLÜĞE GİREN İSVİÇRE BORÇLAR KANUNUNUN ZAMANAŞIMINA İLİŞKİN HÜKÜMLERİ
İsviçre Borçlar Kanunu’nun 1 Ocak 2020’de yürürlüğe giren haksız fiil zamanaşımı hükmünde, süre değişikliğinin yanı sıra, ölüm ve bedensel zararlar için ek düzenleme ve ceza zamanaşımı düzenlemesinde esaslı bir değişikliğin gerçekleştiği ifade edilmektedir. İsviçre Borçlar yasasındaki değişikliklere kısaca değinmemiz gerekir ise; olağan süre üç yıl, azami süre on yıl ve bedensel zararlar yönü ile uzamış zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak düzenlenmiştir[50].
İlgili yasanın 60. maddesinin ilk fıkrasında, olağan zamanaşımı süresi 1 yıldan 3 yıla çıkarılmıştır. Uzun süre olan 10 yıl için ise, yeni bir düzenleme ile “eylemin işlendiği veya sonlandığı tarihten itibaren…” zamanaşımı süresinin başlatılacağı ifade edilmiştir. Burada, hükme, “veya sonlandığı” ifadesi eklenerek, devamlılık arz eden haksız eylemler nedeniyle ortaya çıkan boşluk doldurulmak istenmiştir. Bu hususun, TBK’nda tam bir karşılığı olmamakla beraber, Yargıtay içtihatlarında[51] “gelişen durum” olarak ifade edildiği göze çarpmaktadır. Ölüm ve bedensel zararlar için ayrı bir hüküm düzenlenmiş ve “eylemin işlendiği veya sonlandığı tarihten itibaren…” zarar gören, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 3 ve her halde 20 yıl içerisinde başvuruda bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
İlgili yasanın 60. maddesinin 2. fıkrasında, (daha uzun bir süre öngören ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği yönündeki hüküm olarak) ceza zamanaşımı süresi yeni baştan düzenlenmiştir. Buna göre en erken ceza kovuşturma süresi esas alınacaktır. Ceza zamanaşımının daha uzun olması şartı aranmayacaktır. Bir diğer düzenleme, ceza kararının yayınlanma tarihinden itibaren 3 yıl daha zamanaşımı süresi sağlamasıdır[52].
SONUÇ
Haksız fiilden doğan tazminat talepleri için, TBK m. 72/1, c.1 uyarınca, “mağdurun zararı ve tazminat sorumlusunu öğrenmesinden itibaren işlemeye başlayacak iki yıllık ve her halde haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak on yıllık zamanaşımı süresi” öngörülmüştür. TBK m. 72/1, c.2’de ise, “ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır” şeklinde bir süre düzenlendiği görülmektedir. Yasa koyucu ikinci cümle ile, hem tazminat sorumluluğunu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir eylemin farklı zamanaşımı sürelerine tabi olması engellenerek adalete ve hukuksal güvenliğe aykırı sonuçların önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Modern hukuk sistemlerinde, olağan zamanaşımı süresinin üç yıla çıkartılmış olması karşısında, iç hukukta da bu yönde bir düzenlemeye gidilebilir kanaatindeyim. Diğer yandan, gelişen ve değişen dünyada ortaya çıkan bir çok bedensel zararlar nedeniyle, (zararın ortaya çıkış anı dikkate alınarak) hükmün, uygulama ile örtüşecek şekilde ve daha uzun bir azami zaman aşımı süresi de belirlemek suretiyle yeniden ele alınması gerektiği kanaatindeyim.
KAYNAKÇA
Kitap Kaynaklar :
AKINTÜRK, Turgut / ATEŞ KARAMAN, Derya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Özel Borç İlişkileri, Beta, 21. Baskı, 2013.
AKINTÜRK, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri, Beta, İstanbul, 2011.
ANTALYA, O. Gökhan, Marmara Hukuk Yorumu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt V/1,2, 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2019.
AYAN, Mehmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Mimoza Yayınları, 6. Baskı, Konya, 2010.
BAYSAL, Başak, Haksız Fiil Hukuku, On İki Levha Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2019.
ÇELİK, Çelik Ahmet, Tazminat ve Alacaklarda Sorumluluk ve Zamanaşımı, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2012.
ERDEM, Mehmet, Özel Hukukta Zamanaşımı, On iki Levha, İstanbul, 2010.
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 25. Baskı, Ankara, 2020.
FEYZİOĞLU, Feyzi Necmettin, Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, C. I, Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1967.
HATEMİ, Hüseyin / GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, 3. Baskı, Seçkin Yayınları, İstanbul, 2015.
İNAN, Ali Naim / YÜCEL, Özge, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2014.
KILIÇOĞLU, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitapevi, 18. Baskı, Ankara, 2014.
NOMER, Haluk N., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta, 17. Baskı, İstanbul, 2020.
OĞUZMAN, M. Kemal / ÖZ, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, cilt 2, Vedat Kitapçılık, 15. Baskı, İstanbul, 2020.
ÖZKAYA, Eraslan, Özel Hukukumuzda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler, Ankara 2012.
REİSOĞLU, Safa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Bası, İstanbul, 2012.
SAYMEN, Ferit H. / ELBİR, Halid K., Türk Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, İstanbul, 1966.
SUNGURBEY, İsmet, Medeni Hukuk Sorunları, C. 4, İstanbul Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1980.
YAVUZ, Cevdet, Türk Borçlar Kanunu Özel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.
TANDOĞAN, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010.
TERCIER, Pierre / PICHONNAZ, Pascal / DEVELİOĞLU, H. Murat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016.
TEKİNAY, Selahattin Sulhi /AKMAN, Sermet / BURCUOĞLU, Haluk /ALTOP, Atilla, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul, 1993.
TUNÇOMAĞ, Kenan, Türk Borçlar Hukuku I. Cilt Genel Hükümler, 6. Baskı, İstanbul, 1976.
Dergi Kaynaklar :
ALTIN, Hayrunnisa, “Haksız Fiillere Ceza Kanunlarındaki Zamanaşımının Uygulanması”, AÜHFD, 69 (1), 2020 s. 1-32.
AYBAY, Mehmet Erdem, “Haksız Fiillerde Zamanaşımı Konusunda İsviçre Borçlar Kanunu Değişikliği ve Buna Dair Düşünceler (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümleri ile Karşılaştırmalı Olarak)”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 14, S. 183 – 184, Kasım-Aralık 2019, s. 1859-1883.
AYTEKİN İNCEOĞLU, Asuman, “Haksız Fiil Zamanaşımı ve Suçsuzluk Karinesi ile İlişkisi”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y. 2016, C. 11, S. 145-146, s.149-209.
BAĞCI, Kadir, “Haksız Fiilde Ceza zamanaşımı Süresi”, TAAD, S. 28, 2016, s. 287-312.
BAŞPINAR, Veysel / ALTUNKAYA, Mehmet, “Depremden Doğan Zararların Tazmininde Zamanaşımının Başlaması ve Süresi”, AÜHFD, C. 7, 2008, S. 1, s. 95 – 131.
DEVELİOĞLU, Murat, D., “Haksız Fiilden Doğan Tazminat Taleplerinin Tabi Olduğu Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlangıç Anı”, Prof. Dr. Rona Serozan’a Armağan, C. 1, 2010, s. 787-821.
GÜNTÜLÜ ALKAN, Ayça, “Haksız Fiil sorumluluğunda Zamanaşımı”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.11, S.147-148, 2016, s. 119-140.
HAVUTÇU, Ayşe, “Haksız Fiil Sorumluluğunda Zamanaşımı Sürelerinin Başlangıcı” Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.12, Özel S., 2010, s. 579 – 605.
NARTER, Sami, “Haksız Fiillerde Zamanaşımı ve Bedensel Zararlarda Zamanaşımının Başlangıcı Sorunu”, Terazi Hukuk Dergisi, C.10, S. 109, Eylül 2015, s. 21-35.
SARIKAYA, Murat, “İsviçre Borçlar Hukuku’nda Zamanaşımına İlişkin 1 Ocak 2020 Yürürlük Tarihli Değişiklikler ve Türk Hukuku Bakımından Düşündürdükleri: Özellikle Geç Ortaya Çıkan Bedensel Zararlarda Düzenleme İhtiyacı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 26, S. 2, İstanbul, 2020, s. 1203-1219.
SAVAŞ, Fatma, B., “Haksız Fiil Tazminatının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresinin İşlemeye Başlama Anı”, TBB Dergisi, S. 74, 2008, s. 121-148.
TÜTÜNCÜ, Muharrem, “Yeni Türk Borçlar Kanunu’nda Haksız Fiil Zamanaşımı”, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2012, S. 1, s. 151-195.
Tez Kaynaklar :
YİĞİT, Devrim Pınar, Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre, Bahçeşehir Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2020.
TOKER, Aylin, Haksız Fiilin ve Haksız Fiilden Doğan Maddi Tazminatın Unsurları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2017.
Çevrimiçi Kaynaklar :
www.yargitay.gov.tr
www.kazanci.com
www.jurix.com
www.yoktez.com
www.dergipark.org.tr
[1] GÜNTÜLÜ ALKAN, Ayça, “Haksız Fiil Sorumluluğunda Zamanaşımı”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.11,S.147-148, 2016, s. 120.
[2] ERDEM, s. 5.
[3] İNAN, Ali Naim / YÜCEL, Özge, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Seçkin, 4. Baskı, Ankara, 2014, s. 646.
[4] ANTALYA, s. 607; AKINTÜRK, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri, Beta, İstanbul, 2011, s. 195.
[5] YHGK, T. 08.04.2015, E. 2013/1626, K. 2015/1187 sayılı kararında, “özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir” demekle, zamanaşımı kavramını tanımlamıştır, www.kazanci.com.tr, 23.04.2021.
[6] NARTER, Sami, “Haksız Fiillerde Zamanaşımı ve Bedensel Zararlarda Zamanaşımının Başlangıcı Sorunu”, Terazi Hukuk Dergisi, C.10, S. 109, Eylül 2015, s. 25.
[7] OĞUZMAN, Kemal / ÖZ, M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Vedat Kitapçılık, C. 2, 15. Baskı, İstanbul, 2020, s. 72; BAYSAL, Başak, Haksız Fiil Hukuku, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2019, s. 629.
[8] TERCIER, Pierre / PICHONNAZ, Pascal / DEVELİOĞLU, H. Murat, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016.s. 578; NOMER, Haluk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayıncılık, 17. Baskı, İstanbul, 2020, s. 284; KILIÇOĞLU, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 2019, s. 608; YİĞİT, Devrim Pınar, Türk Borçlar Hukukunda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre, Bahçeşehir Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2020, s. 77; HATEMİ, Hüseyin / GÖKYAYLA, Emre, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, 3. Baskı, İstanbul, 2015, s.192; EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 25. Baskı, Ankara, 2020, s.938; OĞUZMAN / ÖZ, s. 72; AKINTÜRK, Turgut / ATEŞ KARAMAN, Derya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Özel Borç İlişkileri, 21. Baskı, 2013, s.93; REİSOĞLU, Safa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Baskı, İstanbul, 2012, s. 267-268.
[9] DEVELİOĞLU, Murat, D., “Haksız Fiilden Doğan Tazminat Taleplerinin Tabi Olduğu Bir Yıllık Zamanaşımı Süresinin Başlangıç Anı”, Prof. Dr. Rona Serozan’a Armağan, C. 1, 2010, s. 803.
[10] OĞUZMAN / ÖZ, s. 73.
[11] ERDEM, s. 178; TANDOĞAN, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010, s. 356.
[12] NOMER, s. 284; KILIÇOĞLU, s. 609.
[13] YAVUZ, Cevdet, Türk Borçlar Kanunu Özel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s. 566; SAVAŞ, Fatma, B., “Haksız Fiil Tazminatının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresinin İşlemeye Başlama Anı”, TBB Dergisi, S. 74, 2008, s.130; DEVELİOĞLU, s. 791; OĞUZMAN / ÖZ, s. 72; Yargıtay 11. HD, T. 17.04.1975, E. 1975/443, K. 1975/2764 sayılı kararında, “Zarara uğrayan küçük veya kısıtlı ise, kanuni temsilcisinin zararı ve faili öğrenmesinden itibaren bu süre işlemeye başlayacaktır” denilmiştir, bkz dipnot OĞUZMAN/ÖZ, s. 72.
[14] BAYSAL, s. 633.
[15] YAVUZ, s. 567; KILIÇOĞLU, s. 611.
[16] TOKER, Aylin, Haksız Fiilin ve Haksız Fiilden Doğan Maddi Tazminatın Unsurları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2017, s. 109.
[17] EREN, s. 943; KILIÇOĞLU, s. 493-494; BAĞCI, Kadir, “Haksız Fiilde Ceza zamanaşımı Süresi”, TAAD, S.28, 2016, s. 288; ÇELİK, s. 301.
[18]İNCEOĞLU, Asuman Aytekin, “Haksız Fiil Zamanaşımı ve Suçsuzluk Karinesi ile İlişkisi”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y:2016, C:11, S:145-146, s. 170; ERDEM, s. 136.
[19] TÜTÜNCÜ, Muharrem, “Yeni Türk Borçlar Kanunu’nda Haksız Fiil Zamanaşımı”, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y:2012, S:1, s. 171; OĞUZMAN/ÖZ, s. 77; SAVAŞ, s. 141.
[20] ÖZKAYA, Eraslan, Özel Hukukumuzda Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler, Ankara 2012, s. 240.
[21] EREN, s. 943; KILIÇOĞLU, s. 496; BAĞCI, s. 289.
[22] KILIÇOĞLU, s. 500; BAĞCI, s. 290; REİSOĞLU, s. 270.
[23] ÇELİK, s. 334.
[24] ÇELİK, s. 332.
[25] ERDEM, s. 138.
[26] BAYSAL, s. 634; OĞUZMAN / ÖZ, s. 77.
[27] Yargıtay 17.HD., E. 2016/11900, K. 2017/9461, T. 23.10.2017, www.yargitay.gov.tr, 18.04.2021.
[28] KILIÇOĞLU, s. 497; ÇELİK, s. 308; EREN, s. 943.
[29] EREN, s. 943; KILIÇOĞLU, s. 494-495; REİSOĞLU, s. 271; AYAN, Mehmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Mimoza Yayınları, 6. Baskı, Konya 2010, s. 255; ÇELİK, s. 377; NARTER, s. 26; Tütüncü, s. 172; SAYMEN, Ferit H. / ELBİR, Halid K., Türk Borçlar Hukuku Umumî Hükümler, İstanbul, 1966, s. 529; TEKİNAY /AKMAN / BURCUOĞLU / ALTOP, s. 723; TUNÇOMAĞ, Kenan, Türk Borçlar Hukuku I. Cilt Genel Hükümler, 6. Baskı, İstanbul, 1976. s. 526.
[30] Yargıtay 17. HD., T. 20/03/2019, E. 2016/8374, K. 2019/3287, www.yargitay.gov.tr, 18.04.2021.
[31] BAĞCI, s. 296.
[32] KILIÇOĞLU, s. 501; REİSOĞLU, s. 27.
[33] EREN, s. 943; ÇELİK, s. 321.
[34] Yargıtay 4. HD., T. 20.12.2010, E. 2010/14109, K. 2010/13254, BAĞCI, s. 297.
[35] OĞUZMAN / ÖZ, s. 78 ; EREN, s. 943; ÇELİK, s. 327; BAĞCI, s. 298.
[36] OĞUZMAN /ÖZ, s. 78 ; EREN, s. 944.
[37] ANTALYA, s. 621; ERDEM, s. 139.
[38]ALTIN, Hayrunnisa, “Haksız Fiillere Ceza Kanunlarındaki Zamanaşımının Uygulanması”, AÜHFD, 69 (1), 2020, s.10.
[39] FEYZİOĞLU, Feyzi Necmettin, Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, C. I,Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1967, s. 485; TUTUMLU, s. 37-38; TANDOĞAN, s. 357.
[40] Yargıtay 17. HD., T. 01.12.2020, E. 2019/3209, K. 2020/7894 Sayılı kararında, “Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; davaya konu trafik kazası 11.07.2006 tarihinde gerçekleşmiş, bu kaza sonucu … Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 21.09.2016 özürlü sağlık kurulu raporunda davacının beden gücü kaybı oranının %18 olduğunu tespit edilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre gelişen durumun varlığı ispat edilememiştir……. Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır…. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’da öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır” denilmiştir, www.kazanci.com.tr, 24.04.2021.
[41] OĞUZMAN/ÖZ, s. 75; SUNGURBEY, İsmet, Medeni Hukuk Sorunları, C. 4, İstanbul Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1980, s. 418. YHGK., E. 2017/3-2786, K. 2017/2016 K., T. 20.12.2017 Sayılı kararında, “henüz tedavinin tamamlanmadığı, zararın kapsam ve miktarı konusunda belirsizliğin devam ettiği bir aşamada, zarar göreni süre aşımı kaygısıyla dava açmaya zorlamak hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkına da zarar vereceği” ifade edilmiştir, www.yargitay.gov.tr, 17.04.2021.
[42] BAYSAL, s. 631-632; OĞUZMAN / ÖZ, s. 73-74.
[43] YHGK., E. 2018/12-165, K. 2020/69, T. 23.01.2020, www.yargitay.gov.tr, 17.04.2021; YHGK., T. 23.01.2020, E. 2019/4-233, K. 2020/56 Sayılı kararında da, “Dolayısıyla davaya konu taşınmazdaki pis atık suyun varlığı ve bu taşınmazın kiraya verilememesi nedeniyle kira gelir kaybına uğraması süreklilik arz etmektedir. Her ne kadar el atmanın önlenmesi istemine ilişkin davada verilen karar kesinleşmiş ise de, taşınmazın bu niteliği nedeniyle birleşen dava tarihine kadar söz konusu zararın giderildiğinden de bahsedilemez. Başka bir deyişle davalının haksız fiilinin birleşen dava tarihine kadar devam ettiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle eldeki davada zarara neden olan haksız eylem devam ettiğinden zamanaşımı süresinin işlediğinden söz edilemez” demekle duruma örnek bir karar vermiştir, www.kazanci.com.tr, 24.04.2021.
[44] YHGK., E. 2014/4-896, K. 2016/332, T. 16.03.2016 Sayılı kararında, “mahkemece BK.nun 60. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi hesaplanırken zararın öğrenildiği tarih olarak Adli Tıp Kurumunun maluliyete dair raporunun davacıya tebliğ tarihi esas alınarak ıslaha konu talebin zamanaşımına uğradığı sonucuna varıldığı görülmektedir. Adli Tıp Kurumunun söz konusu raporunda yaralanma sebebiyle oluşan maluliyet oranı belirlenmiş olup zarar miktarına dair bir tespit içermediğinden zararın öğrenilmesi olgusuna esas alınamaz. Davacının zararı maddi tazminat miktarının belirlenmesine dair bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Söz konusu bilirkişi raporu davacı vekiline tebliğ edildiğine göre 1 yıllık zamanaşımı süresinin zararın öğrenildiği tebliğ tarihinden itibaren hesaplanması gerekir” denilmiştir, www.kazanci.com.tr, 18.04.2021; YHGK., E. 2001/4-258, K. 2001/276, T. 21.03.2001; YHGK., E. 2002/4-470, K. 2002/477, T. 05.06.2002; YHGK., E. 2013/21-2035, K. 2015/1345, T. 15.05.2015, www.yargitay.gov.tr, 18.04.2021.
[45] YHGK., E.2014/21-2372, K. 2017/379, T. 01.03.2017 sayılı kararında, “zararın kapsamı ve tutarının belli olmaması zamanaşımının başlamasına engel oluşturmaz. Başka bir ifadeyle, zararın öğrenilmesi onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir” denilmiştir, www.yargitay.gov.tr, 20.04.2021; YHGK., T. 21.01.2020, E. 2017/21-1081, K. 2020/28 sayılı kararında, “Çünkü zararın öğrenilmesi onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesidir. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir. Somut olayda zamanaşımı başlangıç tarihinin olay tarihi olduğundan 30.01.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle talep edilen maddi tazminat ve 28.01.2014 harç tarihli ek dava ile talep edilen manevi tazminat istemleri yönünden zamanaşımı dolmuştur” denilmiştir, www.kazanci.com.tr, 20.04.2021.
[46] Yargıtay 3.HD., E. 2020/10144 , K. 2020/7678, T. 10/12/2020 Sayılı kararında, “Bu nedenle zarar miktarının öğrenilmiş olması zamanaşımının işlemeye başlaması için zorunludur. (HGK 2014 /4-896 E – 2016 /332 K sayılı ve 16/03/2016 tarihli kararı)Somut olayda, davacılar zararın miktarını, dava dosyasına sunulan davacının meslekten kazanma gücünü belirleyen bilirkişi raporu ile 10.05.2017 tarihinde öğrenmiş ve 08.05.2018 tarihinde ıslah ile maddi tazminat talebini artırmıştır. O halde, anılan nedenlerle zamanaşımı definin reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı süresinin olay tarihi itibariyle işlemeye başladığı ve ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” denilmiştir, www.yargitay.gov.tr, 13.04.2021.
[47] Yargıtay 4. HD., T. 11.12.2001, E. 2001/8406, K. 2001/12825; YHGK, T. 04.06.2003, E. 2003/4-400, K. 2003/393, www.kazanci.com.tr, 19.04.2021.
[48] HAVUTÇU, Ayşe, “Haksız Fiil Sorumluluğunda Zamanaşımı Sürelerinin Başlangıcı”, DEÜHFD, C. 12, Özel S., 2010, s. 586.
[49] ERDEM, s. 187-193; BAŞPINAR, Veysel / ALTUNKAYA, Mehmet, “Depremden Doğan Zararların Tazmininde Zamanaşımının Başlaması ve Süresi”, AÜHFD, C. 7, 2008, S. 1, s. 119.
[50]AYBAY, Mehmet Erdem, “Haksız Fiillerde Zamanaşımı Konusunda İsviçre Borçlar Kanunu Değişikliği ve Buna Dair Düşünceler (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Hükümleri ile Karşılaştırmalı Olarak)”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 14, S. 183 – 184, Kasım-Aralık 2019, s. 1870.
[51] YHGK, E. 2017/3-2786, K. 2017/2016, T. 20.12.2017, www.kazanci.com.tr, 21.04.2021.
[52] SARIKAYA, Murat, “İsviçre Borçlar Hukuku’nda Zamanaşımına İlişkin 1 Ocak 2020 Yürürlük Tarihli Değişiklikler ve Türk Hukuku Bakımından Düşündürdükleri: Özellikle Geç Ortaya Çıkan Bedensel Zararlarda Düzenleme İhtiyacı”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 26, S. 2, İstanbul, 2020, s. 1208 (1203-1219)