ORMAN ŞERHİ NEDENİYLE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARINDA HUSUMETİN KİME YÖNELTİLMESİ GEREKTİĞİNE DAİR YARGITAY GÖRÜŞLERİ
13 Ekim 2020ORMAN KISITLAMASI YA DA ORMAN VASFINA DAYALI TAPU İPTALİ NEDENİYLE MÜLKİYET HAKKI İHLALİ SONUCU AÇILAN MADDİ TAZMİNAT DAVASINDA, HAZİNE YA DA ORMAN İDARESİNİN SONRADAN DAVAYA DAHİL EDİLİP EDİLEMEYECEĞİNE DAİR YARGITAY GÖRÜŞLERİ
13 Ekim 2020HAZİNEDEN SATIN ALINAN TAŞINMAZIN KESİNLEŞMİŞ ORMAN SINIRLARINDA KALMASI DURUMUNDA, TALEP EDİLEBİLECEK TAZMİNATIN TESPİTİNE DAİR YARGITAY GÖRÜŞLERİ
Hazinenin satışını gerçekleştirdiği taşınmazların bilahare kesinleşmiş orman tahdit sınırları içerisinde kalması nedeniyle, tapu kaydının hükümsüz kalması durumunda, talep edilebilecek tazminatın hesaplanmasında Yargıtay 20. HD., konuyu TMK md 1007 kapsamında ele alarak, “hazineye ödenen bedelin iadesi yönünde değil, taşınmazın vasfına göre net gelir metodu ya da emsal kıyaslamasına göre” yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Ancak Yargıtay 3. HD. ise, konuyu sebepsiz iktisap hükümleri çerçevesinde ele almış ve denkleştirici adalet ilkesi kapsamında ödenen bedelin güncellenerek ödenmesi yönünde hüküm tesis etmiştir. Bu kapsamda, benzer davalar için en güncel içtihat, bu aşamada kapatılmış olunan Yargıtay 20.HD.’ne aittir. Konuya ilişkin içtihatlar aşağıya işlenmiştir.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi 2016/6139 E. , 2018/2175 K.
“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 22.07.2014 tarihli dilekçe ile; … ilçesi, ….. mahallesi 1097 ada 7 parsel sayılı 985 m2 yüzölçümündeki arsayı 26.10.2005 tarihinde yapılan ihaleyle Hazineden satın aldığını, 2009 yılında ev yapmak istediğinde …. Valiliğince 30.10.2007 tarihinde onaylanan orman tahdidiyle orman sınırları içine alındığını öğrendiğini, takas isteğinin Hazine tarafından reddedildiğini, zararının oluştuğunu, ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek tapu kaydının iptal edilip fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte tarafına verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 30.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 200.000,00 TL tazminatın faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL’nin dava tarihinden, 137.750,00 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı asil ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil ile TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklı zararın tazmini isteklerine ilişkindir.
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ….. ilçesi …. Mahallesi 1097 ada 7 parsel sayılı 985 m2 yüzöçümündeki arsa nitelikli taşınmazın Hazine adına tapuda kayıtlı iken 26.10.2005 tarihinde yapılan ihaleyle 12.170 TL bedelle davacıya satışının yapıldığı, 08.10.2007 tarihinde davacı adına tapu kaydının oluştuğu, davacının anılan taşınmaza ev yapmak için belediyeye yaptığı başvuru üzerine “… Devlet Ormanı-1” sınırları içinde kaldığının bildirildiği, takas istemiyle Hazineye dilekçe verdiği, Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 27.12.2011 tarihli yazıyla takas istemini reddettiği, satış bedelinin kanuni faiziyle birlikte davacıya ödemesini uygun gördüğü, bunun üzerine davacının eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Davacının satın alma yoluyla malik olduğu arsa niteliğindeki taşınmazın orman tahdit haritası içinde kalması halinde tapu malikinin mülkiyet hakkının kısıtlanacağı kuşkusuzdur. Bu durumda davacının kayden maliki olduğu taşınmazın orman sınırları içinde kalan kesiminin tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tescili ve tazminat istemiyle dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır.
Ne var ki; mahkemece çekişmeli taşınmazın orman tahdit haritası içinde kalıp kalmadığı yönünde orman bilirkişiden rapor alınmamış, yine davacının tapunun iptaline ve orman niteliği ile Hazine adına tesciline ilişkin isteği hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulmadan tazminata hükmedilmiştir.
Diğer taraftan davacı, dava dilekçesinde ve temyiz dilekçesinde ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca menfi ve müspet tüm zararlarının karşılanması isteminde bulunmuş ise de, 6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. İddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyadaki mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde eldeki dava, tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tescili ve TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin hatalı tutulmasından kaynaklı zararın tazmini istemlerine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Mahkemece; çekişmeli taşınmazın değerlendirme tarihi olan dava tarihi itibariyle arsa veya arazi niteliğinde olup olmadığı, arsa ise imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parseli olup olmadığı, imar parseli ise düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediği, düşülmüş ise oranı, yine taşınmazın bulunduğu cadde veya sokak itibariyle belediyece belirlenen 2014 yılı emlak vergisine esas asgari m² değeri Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğünden sorulmamıştır.
Diğer taraftan hükme dayanak yapılan bir inşaat mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu belirtilip ekonomik özellikleri itibariyle dava tarihindeki değeri belirlenmiştir.
Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
O halde Devlet ormanlarının mülkiyeti Hazineye kullanma ve yararlanma hakkı Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğundan tapunun iptali ve tescil isteği yönünden dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye Orman Yönetimine tebliğ edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, Orman Yönetiminden delil ve belgeleri istenmeli, 17.04.1998 gün 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın dava tarihi itibariyle arsa veya arazi niteliğinde olup olmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, yörede yapıldığı anlaşılan orman kadastrosu, aplikasyon ve orman rejimi dışına çıkarma işlemlerine ilişkin işe başlama, işi bitirme, sonuçları askı ilan tutanağı, orman kadastrosu çalışma tutanakları ve orijinalinden renkli orman tahdit haritası, aplikasyon ve 2/B haritaları Orman İdaresinden getirtilmeli, bir orman ve bir fen bilirkişi ile davaya konu taşınmazın belirlenen niteliği itibariyle alanında uzman bilirkişiler huzuruyla yeniden yapılacak keşifte taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası içinde kalıp kalmadığı yönünde orman bilirkişiden rapor alınmalı, davalı yerin kısmen veya tamamen kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığının ve arsa niteliğinde bulunduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre dava tarihindeki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre tapu kaydının iptali orman niteliği ile tescil ve tazminat istekleri yönünden bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı … ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/03/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi 2014/4294 E. , 2014/7053 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : ERUH ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2013
NUMARASI : 2008/2-2013/43
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde, davacının, davaya konu taşınmazı 23.12.1958 tarihinde 45 TL bedel ödemek suretiyle hazineden satın aldığını ve kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın davacı adına kayıt edildiğini ancak dava dışı Orman Genel Müdürlüğü’nün açtığı kadastro tespitine itiraz davası neticesinde taşınmazın öncesinin orman olduğu gerekçesiyle tespitin iptaline, taşınmazın orman vasfıyla hazine adına tespit ve tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay onamasında geçerek 07.10.2008 tarihinde kesinleştiğini, bu suretle davacının taşınmazın mülkiyetini kaybettiği gibi taşınmazdaki ağaçlardan ve gelirden de mahrum kaldığını belirterek, şimdilik taşınmazın dava tarihindeki değeri 7000 TL ile, kadastro mahkemesinde aleyhine yükletilen 1.107,75 TL yargılama masrafı olmak üzere 8.107,75 TL’nin ve 21.02.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de, toplam 106.624,67 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı Hazine temsilicisi, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile taşınmaz üzerinde bulunan meyve ağaçlarının değeri 28.379,22 TL ile taşınmazın denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanan değeri 86.353,20 TL’nin toplamı olan 114.732,42 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamına göre,davacı tarafından davalı Hazineden satın alınan taşınmazın, evveliyatının orman olması nedeniyle, davacının dayandığı tapu kaydının hukuken geçersiz olduğu duraksamasızdır. Ormanlar nitelikleri itibariyle kamu malı olup hiçbir zaman özel mülke konu olmazlar.
Böylesine yerlerin her nasılsa özel mülke konu olabilecek şekilde tapuya tescil ettirilmeleri o yerlerin özünde yatan kamu malı olma olgusunu ortadan kaldırmaz,bu durumda davalı Hazine tarafından davacıya yapılan satış, halen orman tahdidi içinde kalan taşınmaz bölümlerinin mülkiyetinin orman olarak hazineye ait olması nedeniyle geçersiz olup davacı geçersiz olan bu satıştan dolayı verdiğinin istirdadını sebepsiz iktisap kurallarına göre isteyebilir.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça 23.12.1958 tarihinde ödenen satış bedelinin ifanın imkânsız hale geldiği (taşınmazın orman vasfıyla hazine adına tesciline dair kararın kesinleşme tarihi olan 07.10.2008) tarih itibariyle enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlemesi ve bu miktara hükmedilmesi gerekirken,yalnızca TÜFE oranındaki değişiklikler nazara alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.