AYDINLATILMIŞ ONAM (RIZA) EKSİKLİĞİNİN TAZMİNAT HUKUKUNDAKİ SONUÇLARINA DAİR YÜKSEK MAHKEME GÖRÜŞLERİ
8 Mart 2020HAZİNEDEN SATIN ALINAN TAŞINMAZIN KESİNLEŞMİŞ ORMAN SINIRLARINDA KALMASI DURUMUNDA, TALEP EDİLEBİLECEK TAZMİNATIN TESPİTİNE DAİR YARGITAY GÖRÜŞLERİ
13 Ekim 2020ORMAN ŞERHİ NEDENİYLE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARINDA HUSUMETİN HANGİ KURUMA YÖNELTİLMESİ GEREKTİĞİNE DAİR YARGITAY GÖRÜŞLERİ
Konu başlığında da ifade edildiği üzere, tapu kaydı henüz iptal edilmemekle (tapu kaydı kişiler üzerinde mevcut olmakla ) birlikte, tapu kaydına orman şerhi konulması durumunda, davanın hangi kuruma açılması gerektiğine dair Yargıtay görüşleri paylaşılmıştır. Bu konuda (kapatılan) Yargıtay 20.HD.’nin 2020 yılına kadar gelen kemikleşmiş içtihatları uyarınca, husumetin “HAZİNE”ye yöneltilmesi gerekmekte idi. Ancak 2015 yılı ve öncesinde görevli olan (ve 2020 Eylül ayından sonra da görevli kabul edilen) Yargıtay 5.HD.’nin görüşü ise, husumetin “ORMAN İDARESİNE” yöneltilmesi gerektiği yönündedir. Daireler arasındaki bu görüş farklılığın nedeni, “dava açıldığı esnada, henüz tapu kaydının iptal edilmemiş olunmasından” kaynaklanmaktadır. Ancak yaklaşık 5 yıldır süregelen 20.HD.’nin içtihatları uyarınca husumetin Hazineye yöneltilmesi zorunluluğu karşısında, davalar bu şekilde açılmış ve yine 20.HD.’nin görüşü uyarınca, aynı dava kapsamında re’sen tapu kaydının iptaline dair kararlar verilmiştir. Dolayısıyla, bu aşamada, Yargıtay 20.HD.’nin görüşüne göre yerelde neticelenmiş davalar, temyizen Yargıtay 5.HD.’nce incelemeye alındığında, dava tarihi itibariyle tapu kaydı mevcut olan ancak inceleme tarihi itibariyle (tapu kaydının iptali taraflarca itiraza tabi olmadığından ve bu hükümler inşai değil, açıklayıcı hükümler olduğundan) tapu kaydı iptal edilmiş olan taşınmazların değerlendirilmesi yapılacaktır. Özetle, 2020 yılı sonrasında, tapu kaydı iptal edilmeyip orman şerhi ile kısıtlanan taşınmazlar yönü ile husumetin kime yöneltilmesi gerektiği hususunda bu aşamada belirsizlik hakim olup, Yargıtay 5. HD.’nin yeni kararları ile durum netleştirilebilecektir. Konuya ilişkin Yargıtay kararları aşağıda belirtilmiştir.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi 2017/8482 E. , 2020/1324 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 23/11/1992 tarihinde … ilçesi, … köyü, … mevkii, 239 sayılı parselde kayıtlı 12.950 m2 yüzölçümlü taşınmazı, tapu siciline güvenerek üçüncü kişiden devir ve satın aldığı tarihte taşınmaz üzerinde hiçbir kısıtlayıcı şerh bulunmadığını, taşınmazın vergi borçlarını yıllarca düzenli ödediğini, Nisan 2011 tarihinde taşınmazını satışa çıkardığında, tapu kaydına 09/04/1993 tarihli “satılamaz şerhinin” Orman Yönetimince konulduğunu öğrendiğini, bu şerhle ilgili olarak müvekkiline hiçbir bildirim yapılmadığını, o yöredeki başka bir taşınmazla ilgili açılıp AİHM’ye taşınan tazminat davasında 2009 yılı itibariyle taşınmazın dönümüne yaklaşık 32.000,00.-TL değer biçilmek suretiyle tazminata hükmedildiğini beyan ederek; şimdilik 10.000,00.-TL üzerinden açtıkları belirsiz alacak davasının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın kabulü halinde taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tescilini talep etmiş, bu talebin “karşı dava” niteliğinde olmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece; bozma öncesindeki 10/10/2013 tarihli 2012/608 E. – 2013/389 K. sayılı gerekçeli kararda; davanın kabulü ile 310.800,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyen yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, … ili, … ilçesi, … köyü, 239 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın davacı adına olan tapusunun iptaliyle orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03.06.2014 tarih, 2014/2688 E. – 2014/15821 K. nolu ilamı ile; “…Orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmaz, eylemli orman alanı olarak kullanılan bölümde kaldığından taşınmaza Orman Genel Müdürlüğü tarafından fiilen el atıldığı ve böylece kamulaştırmasız elatma olgusunun da gerçekleştiği sabit olduğundan bedelinin ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; dava konusu taşınmaz orman sayılan yerlerden olup, orman sınırları içerisinde bulunması nedeniyle davacının taşınmazlardan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Orman Genel Müdürlüğü davaya dahil edilip onun yönünden davanın kabulüne, Hazine hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması; dava konusu taşınmaz mal, tarım arazisi niteliğinde kabul edilip ekilebilir net ürün gelirine göre değer biçilmesi gerekirken, kapama meyve bahçesi olarak değer biçen bilirkişi kurulu raporu esas alınmak suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle hüküm bozulmuş, davacı … vekilince yapılan başvuru üzerine Dairemizce yapılan karar düzeltme incelemesi neticesinde 14/12/2015 tarih 2015/5007 E. – 2015/12569 K. sayılı ilam ile “…Somut olayda mahkemece hem tazminata hem de davacı adına olan tapu kaydı iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiğine göre, dairenin bozma ilâmındaki çelişik paragraf ve cümlelerin çıkartılarak düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan davacı vekilinin işin esasına ilişkin karar düzeltme isteminin reddine; ancak, davacı vekilinin husumete yönelik karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03/06/2014 gün ve 2014/2688 E. – 2014/15821 K. sayılı bozma kararının ikinci sayfasının beşinci ve altıncı paragrafları ile (1) numaralı bendinin ilamdan çıkartılarak bunun yerine; [“Bu nedenle, Orman olarak sınırlandırılan çekişmeli taşınmazın davacı adına olan tapu kaydı iptal edilerek orman niteliğiyle Hazine adına tescile de karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; kabule göre, 1) Dava konusu taşınmaz orman sayılan yerlerden olup, orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle davacının artık taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip Orman Genel Müdürlüğü davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, 2) Dava konusu taşınmaz mal, tarım arazisi niteliğinde kabul edilip ekilebilir net ürün gelirine göre değer biçilmesi gerekirken, kapama meyve bahçesi olarak değer biçen bilirkişi kurulu raporu esas alınmak suretiyle karar verilmesi, doğru görülmemiştir.”] paragraf ve cümlelerinin yazılması suretiyle, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 03/06/2014 gün ve 2014/2688 E. – 2014/15821 K. sayılı bozma kararının düzeltilmesine karar verilmiştir.” gerekçesiyle, anılan Dairenin bozma ilamı düzeltilmiş, bozma ilamına uyan yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde:
1- Davanın; Orman Yönetimi yönünden husumet yokluğundan reddine,
2- Davalı Hazine yönünden kısmen kabul kısmen reddiyle, 225.977,50.-TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı Hazineden alınarak dosyada mevcut … 22. Noterliği’nin 10/06/2014 tarih ve 10075 yevmiye nolu veraset ilamındaki payları oranında davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3- Sakarya ili, Sapanca ilçesi, Uzunkum köyü, Anbarköprü mevkii, 239 parsel sayılı, bahçe vasıflı taşınmazın davacıların murisi adına olan tapu kaydının iptaliyle orman vasfıyla Hazine adına tesciline,
4- Davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
5- Hazine harçtan muaf olduğundan davacılarca yatırılan 148,50.-TL peşin harç ile 5.150,00-TL. ıslah harcından oluşan toplam 5.298,50.-TL harcın karar kesinleştiğinde yatıran davacılara müştereken ve müteselsilen iadesine,
6- Davacı tarafça yatırılan bozma öncesi 21,15.-TL başvuru harcı, 52,40-TL. karar düzeltme harcı, 0,60.-TL dosya bedeli, 170,80.-TL keşif harcı, 161,40.-TL tebligat ve müzekkere posta gideri, 800,00.-TL bilirkişi ücreti, 75,00.-TL araç ücreti ve bozma sonrası tebligat ve posta gideri 109,00.-TL olmak üzere toplam 1.390,35.-TL yargılama giderinin davada haklı çıkma oranına göre 1.010,90.-TL’sinin davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine, kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7- Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8- Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 19.508,65.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden alınarak müştereken ve müteselsilen davacılara verilmesine,
9- Davalı … İdaresi ve Hazine kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 1.980,00.-TL tek vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; tapu iptali ve tescil talebiyle birlikte açılan 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduyla değer belirlenerek taşınmazın gerçek bedelinin davalı Hazineden tahsiline, ilaveten tapu iptal ve tescile karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; davalı Hazine harçtan muaf olup aleyhine harç yüklenmemesi gerekirken, dördüncü bentte Hazinenin harçlardan muaf olduğuna hükmedildikten sonra -çelişkili olarak- takip eden altıncı bentte Hazineye harç yükletilmesi; öte yandan davanın kısmen kabulüyle kısmen reddine karar verilmiş olmasına göre, kendisini vekille temsil ettiren Hazine lehine davanın reddedilen kısmı üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, aksi düşünceyle maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hususları doğru değil ise de bu hatalı hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple hükmün beşinci bendinin ikinci satırında “karar kesinleştiğinde” ibarelerinden sonra gelmek üzere “talep halinde” ibarelerinin yazılması; altıncı bendin bütünüyle hükümden çıkartılarak yerine “Davacı tarafça bozma öncesi yapılan masraflardan 21,15.-TL başvuru harcı, 52,40.-TL karar düzeltme harcı ile 170,80.-TL keşif harcının talep halinde yatıran davacıya iadesine, bakiye yargılama gideri 0,60.-TL dosya bedeli, 161,40.-TL tebligat ve müzekkere posta gideri, 800,00.-TL bilirkişi ücreti, 75,00.-TL araç ücreti ve bozma sonrası tebligat ve posta gideri 109,00.-TL olmak üzere toplam 1.146,00.-TL yargılama giderinin, davada haksız çıkma oranına göre (%27,30- %72.70), 833.142.-TL’sinin davalı Hazineden alınarak yatıran davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına” cümlesinin yazılması; sekizinci bendin bütünüyle hükümden çıkartılarak yerine “Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca davada kabul oranına (%72,70) göre hesaplanan takdiren 14.182,79.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden tahsiliyle davacılara ödenmesine” cümlesinin yazılması; dokuzuncu bendin bütünüyle hükümden çıkartılarak yerine “Davalı Hazine kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca davada ret oranına (%27,30) göre hesaplanan takdiren 5.325,86.-TL vekalet ücretinin müştereken ve müteselsilen davacılardan alınarak davalı … ödenmesine, davalılardan Orman Yönetimi kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve hükme yönelik temyiz itirazı olmadığından hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan ve takdir edilen 1.980,00.-TL’nin yarı oranındaki 990,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı … Yönetimine verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 11/03/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi 2019/5105 E. , 2020/1255 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 03.03.2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar vekili Av. … ile davalı Hazine vekili Av. … ve davalı … Yönetimi vekili Av. … geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; “davacıların murislerinin … ilçesi, … köyü, 14 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, tapu kaydına orman şerhi işlendiğini, taşınmazın halen muris adına kayıtlı olup tapu kaydının iptali işleminin yapılmadığını, dava konusu somut olayda her ne kadar davacıların taşınmazlarının ellerinden alınmasının yasal bir dayanağı varsa da karşılıklı hak ve adalet dengesinin sağlanması amacı ile mülkiyet hakkı sahibinin tazminat niteliğinde bir bedeli talep edebileceğini, Hazinenin dava konusu taşınmaza orman vasfı ile ilgili sınırlandırmayı bidayette tapu kaydına yazdırmadığı için sorumlu ve davacılara hak ve adalete uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olduğunu bu sebeplere binaen harçtan sarfınazar edilerek fazlaya ilişkin hakları mahfuz tutularak faizi ile birlikte 150.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini” talep etmiştir.
Davalı … Yönetimi vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; dava konusu … ili, … ilçesi, … mahallesi, 14 parselde kayıtlı olan taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilerek tapu kütüğüne işlenmesine, asıl dava bakımından davacı karşı davalıların davalarının husumetten ve neticeten esas yönünden reddine, karşı dava bakımından davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kayıt malikleri adına olan tapusunun iptaline, davalıların taşınmaza müdahalelerinin önlenmesine taşınmaz üzerinde bulunan irtifak hakkı, haciz ve ipotek şerhlerinin tapu üzerinden kaldırılmasına ve tamamının orman vasfıyla … adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini” talep etmiş, Orman Yönetiminin karşı davası tefrik edilerek mahkemenin 2015/ 271’e numarasına kaydedilmiş, bu dosyada yapılan yargılama sonucu davanın, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/421 E. sayılı dava dosyasıyla tarafları ve konusunun aynı olması ve derdestliğin dava şartı olduğu gereçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; “Açılan davanın öncelikle görev, zamanaşımı ve husumetten reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini” talep etmiştir.
Davacı vekili 22/06/2015 havale tarihli dilekçesi ile dava konusu Hasaneyn 14 parsel ile ilgili olarak davacı idarece kayıt malikleri adına Gölcük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/421 Esas sayılı dosyasında açılan tescil davasının derdest olduğunu bu sebeple karşı davanın derdestlik nedeni ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabulüne, 120.400 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle davalı Hazineden tahsiline, Orman Yönetimi yönünden açılan davanın pasif husumetten reddine ve karşı dava ve birleşen davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusu üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesince hüküm “taşınmazın dava tarihinde arsa olup olmadığı yeniden araştırılmalı, arsa ise emsal kıyaslama yöntemi arazi ise net gelir yöntemine göre değer belirlenmeli, kabule görede orman yönetimi tarafından açılan karşı dava tefrik edilerek hakkında karar verildiği halde yeniden hüküm tesisinin doğru olmadığı” gerekçeleriyle kaldırılarak dosyanın yerel mahkemesine iade edilmesi üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde, davalı … Hazinesine karşı açılan davanın kısmen kabulü ile; 120.400,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’nden alınarak tapu kaydındaki hisseleri oranında davacılara verilmesine,Orman Yönetimine karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmün tüm taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, bölge adliye mahkmesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacılar ve davalı Hazine vekili yönünden esas yönüyle, davalı … Yönetimi yönünden ise vekalet ücreti yönüyle temyiz edilmiştir.
Dava TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından tazminata konu Hasaneyn köyü 14 parsel numaralı taşınmazın 1956 yılında yapılan tapulama çalışmasında Memiş Yıldırım adına tescil edildiği, yörede 1995 yılında yapılan orman kadastro çalışması sonrası tapu kaydına 2006 yılında orman şerhi işlendiği, Orman Yönetimi tarafından tapu maliki Memiş Yıldırım mirasçıları aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/4/2015 tarih ve 2014/721 E- 2015/186 K. sayılı kararıyla, 14 parselin tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün 27/3/2017 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise tapu iptal ve tescil davası henüz kesinleşmeden 29/04/2015 tarihinde tapu maliki Memiş Yıldırım mirasçıları tarafından açıldığı anlaşılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve arazi niteliğindeki taşınmaz için gelir metodu ile tapu iptal kararı dava tarihinden sonra kesinleştiğinden dava tarihi esas alınarak değer biçilmesinde ve taşınmazın gerçek bedelinin TMK’nın 1007. maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak Orman Yönetimine karşı açılan davanın pasif husumetten reddine karar verildiğine göre davalı … Yönetimi lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, yerel mahkemece“ tapudaki hisseleri oranında davacılardan tahsiline karar verilmesi doğru değil ise de; bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 7. bendinde yazılı cümlenin hükümden çıkarılarak yerine “2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müşterek ve mütelsesilen tahsili ile davalı … Yönetimine verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, HMK’nın 302/5. ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/03/2020 günü oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi 2014/14833 E. , 2014/27932 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/12/2013
NUMARASI : 2012/202-2013/454
Taraflar arasındaki kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davalı Hazine vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın 1957 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonucunda C. Ş. isimli şahıs adına tescil edildiği, davacının da satın almak suretiyle 21.01.1991 tarihinde taşınmaza malik olduğu, taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan orman kadastrosu çalışmaları sırasında taşınmazın Kestanelik III Devlet Ormanı sınırları içerisinde kaldığının tespit edildiği ve bu nedenle taşınmazın tapu kaydı üzerine 09.04.1993’te satılamaz şerhinin konulduğu anlaşılmıştır.
Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla iç hukuk yönünden, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır. (Anayasa Md. 35/1, AİHS Ek Prot. 1-1) Türk Medeni Kanununun 683. maddesinde de bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi belirtilmiş, malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava konusu edebileceği hüküm altına alınmıştır.
Mülkiyet hakkı, ancak kamu yararının bulunduğu hallerde sınırlandırılabilir veya tamamen kaldırılabilir.
Ne var ki, bu sınırlandırma veya kaldırma gerçekleştirilirken; T.C.Anayasasının 90/5.maddesi ile iç hukukun üstünde sayılan AİHS Hükümleri gereğince AİHM tarafından oluşturulan 30.5.2006 tarih 1262/02 sayılı kararda ifade edildiği üzere; “… bir kişiyi mülkünden yoksun bırakan bir önlemin…”, “kamu yararına meşru bir amaç gütmesi gerektiği…”, bu önlem alınırken “… başvurulan yollar ve gerçekleştirilmesi amaçlanan hedef arasında makul bir oransallık ilişkisi olması gerektiği…”, kişinin “… kişisel ve haddinden fazla yük taşıma zorunda kalması halinde gerekli dengenin kurulamayacağı…” açıktır.
Diğer bir anlatımla, kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulması asıldır.
Somut olayda; dava konusu taşınmaz orman olarak sınırlandırılmış, malikin mülkiyet ve tasarruf imkanı ortadan kaldırılmıştır.
Davacının taşınmazı orman olarak sınırlandırıldığı ve taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kısıtlandığı halde, tapusu davacı üzerinde diye tazminat talebinin reddi, Ek 1 nolu Protokolün 1.maddesi ile AİHS’nin 6. maddesine aykırıdır.
Bu nedenle, Orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmazın eylemli orman alanı olarak kullanılan bölümde kaldığından taşınmaza Orman Genel Müdürlüğü tarafından fiilen el atıldığı ve böylece kamulaştırmasız el atma olgusunun da gerçekleştiği sabit olduğundan bedelinin ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
1) Dava konusu taşınmaz orman sayılan yerlerden olup, orman sınırları içerisinde bulunması nedeniyle davacının taşınmazlardan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliği bulunan Orman Genel Müdürlüğü davaya dahil edilip onun yönünden davanın kabulüne, Hazine hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) Alınan raporlar, zemin değerinin tespiti açısından hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, emsal taşınmazların gerçek satış değerlerini yansıtmadığından bahisle, piyasa rayicinden söz edilerek taşınmazın zeminine değer biçilmiş olup, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir.
Bu durumda, taraflara tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen taşınmaza yakın bölgeden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüz ölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre taşınmazın dava tarihindeki değerinin belirlenmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme ile karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.