ÜNİVERSİTE ADINA DOKTORA ARAŞTIRMASI İÇİN YURT DIŞINA GÖNDERİLEN ÖĞRETİM GÖREVLİSİNİN MECBURİ HİZMET KAPSAMINDA İMZALADIĞI TAAHHÜT SENEDİNDEN SORUMLU TUTULMASININ ANGARYA YASAĞI KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLECEĞİNE DAİR YARGITAY KARARI
4 Mayıs 2021HAKSIZ FİİLDE ZAMANAŞIMI
19 Ağustos 2021HEKİMİN ZORUNLU MESLEKİ MALİ SORUMLULUK SİGORTASINDA TARAFLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Av.Özgür Eray TAŞ
BİRİNCİ BÖLÜM
1.SİGORTACININ YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında, sigortacı tarafın yükümlülüklerini yasal mevzuat çerçevesinde sıralar isek; TTK.’nun 1421. maddesi uyarınca sigortacının rizikoyu taşıma, TTK.’nun 1423. maddesi uyarınca aydınlatma, TTK.’nun 1424. maddesi uyarınca sigorta poliçesi verme, TTK.’nun 1426. maddesi uyarınca giderleri ödeme, TTK.’nun 1427. maddesi uyarınca tazminat ödeme, genel şartlar çerçevesinde sigortalıya yardım etme ve sır saklama yükümlülükleri mevcuttur. Belirtmemiz gerekir ki, sigorta sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için sayılan yükümlülükler aynı zamanda sigorta ettiren ve sigortalı tarafın hakları kapsamında değerlendirilir.
1.1. Rizikoyu Taşıma Yükümlülüğü
Rizikoyu taşıma yükümlülüğü[1] sigortacı tarafın en temel yükümlülüğü olarak kabul edilmekte ve sigorta sözleşmesinin oluşumundaki en güçlü unsur olarak ifade edilmektedir[2]. Başka bir deyiş ile, sigortacının sigorta sözleşmesinden dolayı en temel borcu, rizikoyu taşımasıdır[3]. Riziko, süreç içerisinde ortaya çıkması ihtimal dahilinde ve zarara neden olan bir olay olarak ifade edilebilir[4].
Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası çerçevesinde korunan temel husus, hatalı tıbbi uygulama sonucu ortaya çıkabilecek zararlar nedeniyle ileri sürülebilecek tazminat talepleri olmakta ve sigortacı tarafın taşıyacağı riziko da belirtilen bu tazminat talepleri olmaktadır[5]. İlk sırada açıkladığımız bu yükümlülük, sürekli bir nitelik taşımaktadır[6]. Başka bir ifade ile, sözleşme yürürlükte kaldığı sürece devamlılık göstermektedir. Çünkü, sigortacı, rizikonun ne zaman ortaya çıkacağını veya rizikonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği durumunu bilme imkanı olmadığından, riziko her an gerçekleşebilecekmiş gibi hazır olmak durumundadır. Belirtmemiz gerekir ki, kural olarak riziko taşıma yükümlülüğü, sözleşmeye esas poliçeye ilişkin primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmesi ile başlar[7] ve sözleşmede belirtilen sürenin dolması ile sona erer[8].
Tıbbi kötü uygulamaya ile ilgili olarak yürürlüğe giren Genel Şartlara göz atıldığında, riziko açısından “genellik ilkesinin[9]” esas alındığı ve hekimin görevini yerine getirirken neden olduğu maddi ve manevi zararların sigorta koruması altına alındığı görülmektedir. Bu kapsamda, Genel Şartlar’ın A.1. maddesi uyarınca, “tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların poliçe kapsamındaki mesleki faaliyetlerinden kaynaklanan zararlara bağlı olarak” teminat sağlar.
Belirtmemiz gerekir ki, rizikoyu oluşturan olayın, sigorta ettiren tarafın kanuna ve ahlaka aykırı bir eyleminden doğacak ise, bu hususun sigortalanması, TTK.’nun 1404. maddesi uyarınca mümkün değildir. Örneğin, kaçakçılık işinden dolayı ortaya çıkabilecek bir zararın sigortalanması yasaya aykırıdır[10].
Sigorta sözleşmelerinde teminatın “genellik esasına” göre belirlendiği durumlarda, bazı rizikolar, teminat kapsamı dışında bırakılmaktadır. Örneğin sigortalı hekimin, rutin yaşamında, tıbbi alandaki mesleki faaliyeti dışında yapmış olduğu müdahaleler nedeniyle ortaya çıkan zararlar, sigorta teminatı kapsamında değerlendirilmeyecektir. Bu halde, uzman bir hekim, uzmanlığı dışında bir alanda tıbbi müdahalede bulunur ise, ortaya çıkması muhtemel zararın sigorta teminatı kapsamında olup olmayacağı sorusu sorulabilir. Örneğin uzmanlığı olmayan bir aile hekimi, acil olarak gerçekleştirmek durumunda kaldığı cerrahi müdahale sonucu bir zarara neden olmuş ise, sigorta teminatından faydalanma durumu olabilecek midir? Öğretideki bir görüş uyarınca, hekimin gerçekleştirmiş olduğu müdahale eğer hukuka uygun bir müdahale ise muhtemel tazminat talepleri sigorta teminat kapsamında değerlendirilmelidir[11]. Başka bir görüş ise, aksi kanaatte olup, hekimin uzmanlığı dışında olan bir durum için tıbbi müdahalede bulunması sonrasında ortaya çıkan olası durumlar nedeniyle ileri sürülecek tazminat taleplerinin sigorta teminatı kapsamında olmadığını ifade etmektedir[12]. Bu husus, Genel Şartlar’ın A.1. maddesinde “Bu sigorta sözleşmesi ile 1219 sayılı Kanunun Ek 12. maddesi çerçevesinde, serbest ya da kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler, diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların; poliçede belirtilen mesleki faaliyeti ifa ederken; a) Sözleşme süresi içinde meydana gelen olay sonucu doğan ve sorumluluk hükümleri uyarınca tazmini sözleşme süresi içinde ya da sonrasında talep edilen zararlara, b) Sözleşme yapılmadan önce veya sözleşme yürürlükteyken meydana gelen bir olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde sigortalıya karşı doğabilecek taleplere, c) Bu zarar veya taleple bağlantılı yargılama giderlerine karşı belirlenen sigorta limitlerine kadar teminat verilir” şeklinde izah edilmiştir.
Genel Şartlar madde A.3/b kapsamında teminat dışında bırakılan bir diğer durum ise, insani görevin yerine getirilmesi hariç, sigortalının, sigorta poliçesi kapsamındaki kurum ve kuruluşların sorumluluk alanı dışındaki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat talepleridir. Özel ya da kamuya ait sağlık kuruluşlarının sorumluluk alanları, işletme organizasyonunda, hizmet binasına, personele, teşhis ve tedavi hizmetlerine, bakım hizmetlerine ve tıbbi kayıtlara ilişkin hizmet sundukları anda gerçekleşen tıbbi kötü uygulamalardır[13].
1.2. Aydınlatma Yükümlülüğü
Sigortacı tarafın aydınlatma yükümlülüğü, TTK’nun 1423. maddesinde, Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinde ve Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik’te düzenlenmiştir.
Aydınlatma yükümlülüğü, iyiniyet ve dürüstlük çerçevesinde sigorta sözleşmesinin kurulması için temel kabul edilen yükümlülüktür[14]. TTK.’nun 1423/1. maddesi uyarınca aydınlatma yükümlülüğü, sözleşmenin kurulması aşamasından önce ve sözleşmenin yürürlükte kaldığı esnasında, sigorta ettirenin, sözleşmenin esaslı unsurları, kapsamı ve şartları hakkında karar vermesini etkileyecek hususlarda sigortacı tarafından bilgilendirmesi şeklinde ifade edilebilir[15].
Bu kapsamda sigortacı taraf, dürüstlük kuralı çerçevesinde sözleşme kurulmadan önce, sigortacılık işleminin nitelikleri, sigorta ettirenin sorumlu olacağı riskler ile sigortanın işleyişi hakkında sigorta ettiren tarafa kapsamlı bilgi vermekle yükümlüdür. Dolayısıyla sigortacı taraf, kural olarak aydınlatma yükümlülüğünü sigorta ettirene karşı ifa edecektir. Grup sigortaları yönü ile ise, bilgilendirmenin sadece sigorta ettirene yapılacağı ve herhangi bir talep olmaksızın birden fazla olan sigortalıları bilgilendirme yükümlülüğünün bulunmadığı ifade edilmektedir[16].
5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinin 3. Fıkrası uyarınca Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik (SSBİY) hazırlanmıştır[17]. Bu yönetmelik, hazırlanan üçüncü yönetmeliktir.
Aydınlatma yükümlülüğünün nasıl olması gerektiği TTK.’nun 1423/1. maddesi hükmünde belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca aydınlatma yükümlülüğünün yazılı olarak yapılması zorunludur. Yönetmeliğin 5/1. Maddesi hükmünde ise, aydınlatmanın yazılı veya sözlü yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Yönetmeliğin yasadan farklı bir düzenleme getirdiği görülmektedir. Ancak yasal düzenlemeler kapsamında yönetmeliğin kanundan daha geniş bir düzenleme getirmeyeceği kuralı dikkate alındığında, aydınlatmanın yazılı olarak yapılması gerektiğini ifade edebiliriz. Çünkü yönetmeliğin 8/1. maddesi hükmü, emredici bir kural ile sigortacıya bilgilendirme formu vermesini öngörmüştür. İfade edilen bu şart, kurucu şart niteliğinde bulunmayıp ispat şartıdır[18].
Tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortasında, aydınlatmanın muhatabı açısından bir değerlendirme yapmamız gerekir ise; herhangi bir kuruma bağlı olmadan serbest çalışan hekim ve kamu hastanesinde çalışan hekim, hem sigortalı hem de sigorta ettiren sıfatına sahip olduğu için aydınlatma yükümlülüğünün muhatabı hekim olacaktır. Özel hastanede çalışan hekimler yönünden ise, özel hastane sigorta ettiren sıfatına sahip olduğundan, özel hastane bu yükümlülüğün muhatabı olacaktır. TTK.’nun 1423. maddesine göre, sigortacı sözleşme kurulmadan önce ve sözleşme süresince, muhataplarına karşı aydınlatma yükümlülüğünü yazılı şekilde yapmalıdır.
1.2.1. Sözleşmenin Kurulması Anında ve Devamında Aydınlatma
TTK.’nun 1423/1. maddesi, sigortacı ve acentesinin, “sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce” sözleşmeye taraf olmak isteyen kişiyi aydınlatma yükümlülüğünü hüküm altına almıştır. Sözleşmenin kurulmasından önceki aşama, sözleşmenin taraflarının sözleşme akdetmek üzere görüşmelere başlamaları ile sözleşmenin imzalanması ve teslimi arasındaki dönemdir. Yasal düzenleme uyarınca, sigortacı tarafından, aydınlatma yükümlülüğünün bu süre zarfında yerine getirilmesi gerekir[19].
Amacı yönünden aydınlatma yükümlülüğü üzerinden bir değerlendirme yaparsak, sözleşme akdetmek isteyen tarafın, sözleşmenin kurulmasına yönelik bir irade beyanında bulunmasından önce bilgilendirilmesi gerektiği açıktır[20]. TTK.’nun 1423/1. maddesinde, “ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayların ve gelişmelerin sigortalıya yazılı olarak açıklanacağı” ifade edilmektedir. Bu ifade, aydınlatma yükümlülüğünün sözleşmenin devamı bakımından da düzenlendiği şeklinde yorumlanmaktadır[21].
1.2.2. Aydınlatma Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi
Sözleşmenin görüşme ve kurulması aşamasında aydınlatma bildiriminin yapılmaması durumunda TTK.’nun 1423/2. maddesi hükmü gereği, sigorta ettiren tarafın sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etme hakkı mevcuttur[22]. Burada ifade edilen itiraz hakkını, sözleşmenin içeriğine, kapsamına yönelik bir itiraz olarak anlamak gerektiği ifade edilmektedir[23]. Doktrinde, sigorta ettirenin yasal süresi içerisinde itiraz etmesi durumunda, TTK. kapsamında bunun içeriğinin ve sonuçlarının düzenlenmediği; başka bir deyişle sözleşmenin hiç kurulmamış mı yoksa feshedilmiş mi sayılacağının belli olmadığı ve itiraz hakkının bir anlamının bulunmadığını ifade eden görüş de mevcuttur[24]. Kanaatimizce, yasada ifade edilen itiraz hakkının, TBK’nun 39. maddesindeki “iptal hakkı” olarak değerlendirmek gerekir. Sigorta ettiren taraf, itiraz hakkını kullanır ise, iptal hakkında olduğu gibi, sözleşme kesin olarak geçersiz hale gelecektir. Ancak, sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerde, sigorta ettiren itiraz hakkını kullandığında, itirazdan önce yerine getirilmiş edimler bundan etkilenmeyecektir. TTK.’nun 1423/2. maddesine göre, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü ihlali karşısında, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz etmez ise, sözleşme, poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur[25]. Dolayısıyla bu hüküm, poliçenin geçersizliğini öngörmemektedir. Yargıtay[26], bu konu ile ilgili olarak vermiş olduğu bir kararında, şöyle değerlendirilmiştir: “TTK.’nun 1423/2. maddesi, aydınlatma açıklamasının verilmemesinin müeyyidesini, sigorta ettirenin 14 günlük itiraz süresini de kaçırması şartıyla sözleşmenin poliçede yazılı şartlarla yapılmış olacağı şeklinde düzenlemektedir. Somut olayda da sigortacının aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit olup sigorta ettiren 14 günlük süreyi kaçırmıştır. Dolayısıyla TTK 1423/2’ye göre; sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış sayılacak olup TTK’da somut durum için başkaca sonuç öngörülmemiştir. Poliçe, taraflar arasındaki sözleşmeden farklı olamayacağı için aydınlatma açıklamasının verilmemesinin sonucu sigorta sözleşmesinin taraflar arasındaki müzakereler safhasında anlaştıkları koşullar üzerinde kurulmasıdır ki, bu sonuç aydınlatma açıklamasının verilmesi durumunda da gerçekleşecektir. Yani TTK 1423/2’nin ortaya koyduğu hukuki düzen gereği, 14 günlük sürede itirazın yapılmaması, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmiş gibi bir hukuki durumun var olmasına yol açmaktadır. TTK’da aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranılmasının sonucu olarak herhangi bir tazminat hakkına yer verilmediğinden, tazminat talebinin TTK’ya dayanılarak talep edilmesi usulen yerinde değildir. Bu sebeple kararda, davacının Bilgilendirme Yönetmeliği (güncel ismiyle Sigorta Sözleşmesinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik) hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunması gerektiği ifade edilmiştir”. Kural olarak, tazminat hakkının kanun çerçevesinde düzenlenmemesine rağmen yönetmelikte düzenlenmiş olunması, normlar hiyerarşisi bakımından problemli bir durumdur. Ancak örnek kararda, TTK hükümleri uyarınca tazminata hükmedilemeyeceğine değinilmek suretiyle, bu talep yönünden yönetmelik hükümlerine dayanılması gerektiğinin ifade edilmesi, usulen yerindedir.
Bu durumda sigorta ettirenin itirazı halinde sözleşme ya geçmişe etkili olarak feshedilecek ya da poliçe hükümleri değiştirilerek yeni bir sözleşme yapılacaktır[27]. Belirtmemiz gerekir ki, madde hükmünde 14 günlük sürenin ne zaman işlemeye başlayacağı belirtilmemiştir. Bir görüşe göre, süre, sözleşmenin kurulmasıyla işlemeye başlar[28]. Bir diğer görüşe göre ise, sigorta ettirenin itiraz edebilmesi için poliçe içeriğini incelemiş olması gerektiğinden, süre, poliçenin sigorta ettiren tarafından teslim alınmasıyla başlar[29]. Buna göre, sigorta ettiren poliçenin kendisine verilmesinden itibaren on dört gün içinde aydınlatmanın yerine getirilmediği ya da gerçeğe aykırı hususlarda bilgilendirildiği iddiaları ile itiraz etmelidir[30].
Sigortacılık Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Bilgilendirme Yönetmeliği’nin 7. maddesi “Sigorta sözleşmesinin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında, bilgilendirme yükümlülüğü gereği gibi yerine getirilmemiş veya sigortacı hakkında yanıltıcı bilgi verilmiş ya da bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde düzenlenen Bilgilendirme Formu gereği gibi teslim edilmemiş yahut Bilgilendirme Formunda yer alan bilgiler gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş ve bu hâllerden herhangi biri sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise, sigorta ettiren sigorta sözleşmesini feshedebileceği gibi, varsa uğradığı zararın tazminini de talep edebilir” hükmünü taşımaktadır[31]. Burada, tazminat hükmünün kanun yerine yönetmelikte düzenlenmesinin yukarıda belirttiğimiz Yargıtay kararı çerçevesinde, normlar hiyerarşisi açısından problem teşkil ediyor gibi görünse de, içtihadi açıdan yasaya aykırı bir durum arz etmediğini ifade edebiliriz. Belirtmemiz gerekir ki, Sigortacılık Kanunu’nda veya TTK’da yer almayan bir düzenlemenin, yönetmelik ile öngörülmesi, normlar hiyerarşisi prensibine aykırıdır. Bu çerçevede, ilk olarak, normlar hiyerarşisinde kanunun altında bulunan “yönetmeliğin”, Kanun’daki hükümlerin istisnalarını öngörmek için değil, kanunun uygulanmasına yardımcı olmak için düzenlendiği dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır.
Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunda, sigorta ettirenin sözleşmeye karşı yapması gereken itirazın, açık bir şekilde olması gerekir. Madde metni dikkate alındığında, itirazın herhangi bir şekle bağlı olmadığı görülmektedir. Önemli olan, itirazın süresi içinde ve ileride ispat edilebilecek şekilde yapılmasıdır[32].
Bu konuya ilişkin olarak Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce verilmiş olunan bir kararda[33] “davacı tarafın poliçedeki ek teminatlar ve bunların kapsamı hakkında davalı sigortacı tarafından bilgilendirme yapılmamış olması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürdüğü gözetildiğinde, davacının poliçeye dayalı olarak tazminat talep edemeyeceği, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu gereği çıkartılan Bilgilendirme Yönetmeliği hükümlerine dayalı tazminat davası açmasının gerekeceği”ne karar verilmiş iken; bir başka kararda[34] farklı bir sonuca ulaşarak, “Dosyada mübrez poliçe nüshasında davacı sigortalının imzası bulunmamaktadır. Özel şartı içeren kasko poliçesinin, sigorta sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği konusunda sigortalı ve sigorta ettirenin imzalarını içeren bilgilendirme formu da ibraz edilmiş değildir. Bu durumda ispat külfeti kendisine düşen davalı sigorta şirketine özel şartın poliçe metninde bulunduğuna ilişkin savunmasını ispat zımnında kasko poliçesinde teminat dışı bırakılan özel şartlarla ilgili olarak davacının usulüne uygun şekilde bilgilendirildiğine ilişkin davacının imzasını içeren poliçe aslını veya poliçenin yönetmelik hükümlerine uygun düzenlendiğine ilişkin davacının imzasını içeren bilgilendirme formunu ibraz etmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde hüküm verilmiş ve sigortacının aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmasının, tazminat davasının sonucuna etkili olduğunu ortaya koymuştur.
1.3. Poliçe Düzenleme ve Teslim Etme Yükümlülüğü
TTK.’nun 1424. maddesi uyarınca, sigortacı, her iki tarafın hak ve yükümlülüklerini göstermekle birlikte sigortacı tarafından imzalanmış sigorta poliçesini sigorta ettirene teslim etmekle yükümlüdür[35]. Bu yükümlülük, yasadan kaynaklandığından, hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası açısından dikkate alınacak olup, sigorta ettirenin herhangi bir talebine gerek kalmaksızın sigortacının ifa etmesi gerekir. Teslim yükümlülüğünün yerine getirilmesi ile amaçlanan, poliçe içeriğinden sigorta ettirenin bilgi sahibi olmasının sağlanmasıdır. Poliçe, sigorta sözleşmesi uyarınca tarafların hak ve yükümlülüklerini kapsayan bir belgedir[36]. Poliçede prim borcunun tahsil edildiğine dair bir kayıt mevcut değil ise, poliçe makbuz hükmünde de kabul edilmemektedir[37].
1.3.1. Poliçenin Hukuki Niteliği ve İçeriği
Sigorta sözleşmesine ilişkin olarak düzenlenen poliçe, sigorta sözleşmesinin geçerlilik koşulu olmamakta, geçerli olarak kurulmuş bir sözleşmeden sonra sigorta ettirene verilmesi gerekli tek taraflı bir belge niteliği taşımaktadır[38]. Sigorta poliçesi, sözleşme yapıldıktan sonra düzenlendiğinden ve hakkın senede bağlı olma durumu da söz konusu olmadığından kıymetli evrak niteliğinde değildir[39]. Ayrıca poliçe, kıymetli evraktan farklı olarak, bir hakkın varlığını göstermemektedir. Diğer yandan, hekim mesleki sorumluluk sigortasında olduğu üzere, zarar görenin zararının karşılanmasını talep hakkı riziko gerçekleştiğinde doğmaktadır[40]. Sigorta poliçesi, tarafların hak ve borçlarını belirtmekle birlikte sözleşmenin geçerlilik şartı değildir[41]. Ancak poliçe, sigorta sözleşmesinin mevcut olduğunu ispatlayan bir delildir. Bu çerçevede, sigorta poliçelerinin güvenli elektronik imza ile elektronik ortamda oluşturulabileceğini ve gönderilebileceğini[42] de ifade etmemiz gerekir. Sigorta poliçesinin elektronik ortamda oluşturulması ve bu belgenin elektronik ortamda saklanması, şeffaflığın üst düzeyde sağlanabilmesi açısından önemlidir.
TTK.’nun 1425/1. maddesi uyarınca poliçe ekinde Genel Şartlar da bulunmak zorundadır. Ayrıca taraflarca kararlaştırılmışsa, özel şartlar da[43] poliçede yer almalıdır. Özel şartları, genel şartlardan ayıran özelliklerden bir tanesi, taraflar arasındaki müzakere sonucu belirlenerek, ortak irade ile sözleşmenin bir parçası haline getirilmeleridir. Burada, genel şarta aykırı özel şart düzenlemesi yapılabilir mi konusuna da değinmemiz gerekir. Çoğu genel şartın son maddelerinden biri “taraflar bu genel şartlara aykırı olmamak koşuluyla özel şart kararlaştırabilirler” veya “bu genel şartlarda, sigorta ettiren aleyhine olmamak koşuluyla değişiklik yapılabilir” biçimindeki hükümdür. Özellikle emredici hüküm koyma ayrıcalığının sadece yasama erkine ait olmasından hareketle, genel şartlarda yer alan “bu genel şartlara aykırı düşmemek kaydıyla özel şartlar konulabilir” şeklindeki hükmünü tarafların sözleşme serbestisi çerçevesinde açıkça ya da zımni olarak iptal edebilecekleri savunulmaktadır[44].
YHGK bir kararında[45], “Sigorta sözleşmelerine, genel olarak sözleşme özgürlüğü ilkesi hâkim olup, taraflar TTK’nun tam ve kısmi emredici hükümlerine aykırı olmamak şartıyla özel şartlar belirlemekte serbesttirler. Ancak, özel şartlar, Müsteşarlıkça onaylanan ve emredici ve yarı emredici kuralları yansıtan genel şartlara aykırı olarak düzenlenemez. Bu durum Sigortacılık Kanunu’nun 11/1. Maddesinde, Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtili, şeklinde ifade edilmiştir” demek suretiyle, genel şarta aykırı özel şart düzenlemesini kabul etmemiştir.
1.3.2. Poliçenin Zamanında Verilmemesinin Sonuçları
Öncelikle ifade etmemiz gerekir ki; sigorta sözleşmesinin ispat aracı olan poliçenin verilmesinden önce de sözleşmenin yapılması mümkündür. Poliçenin mevcut olmasının sözleşmenin kurucu şartı olmadığı daha öncesinde ifade edilmiştir. Ancak poliçenin verilmemesi veya geç verilmesi durumunda, bir zararın meydana gelmesi durumunda, oluşan zarardan sigortacı taraf sorumlu olacaktır[46].
TTK.’nun 1424/1. maddesi uyarınca, sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmi dört saat, diğer hallerde on beş gün içinde, imzalanmış bir poliçenin, sigortacı taraf tarafından sigorta ettirene verilmesi gerekmektedir[47]. Sigorta poliçeleri uygulamada genellikle üç nüsha olarak düzenlenmekte olup, biri sigortacıda, diğeri sigorta ettirende ve üçüncüsü de sigorta aracısında kalmaktadır. Poliçenin geç verilmesi halinde, sigorta ettiren tazminat talep hakkını kullanabilir[48]. Sigortacının poliçe verme yükümlülüğüne aykırı davranılması durumunda talep edilecek tazminatın hukuki niteliği bakımından açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde, bir görüş, tazminat talebinin borçlar hukuku hükümleri kapsamında çözümlenmesi gerektiği yönündedir[49]. Bu kapsamda Yargıtay bir kararında[50], “sigortacı poliçeyi muayyen süre içinde sigorta ettiren kimseye vermediği takdirde, sigortalı sigortacıdan tazminat isteyebilir. Bu sebeple istenebilecek zarar ya menfi veya müsbet zarardır. Sigortalı başka bir sigorta şirketi ile anlaşma yoluna giderse, bu takdirde sigorta aktini feshederek menfi zararını evvelki sigortacıdan isteyebilir. Poliçenin verilmesini beklediği devrede riziko gerçekleşirse bu durumda müsbet zararını talep edebilir. Ancak bu müsbet zararın istenebilmesi için, poliçenin verilmesi gereken tarih ile rizikonun gerçekleştiği tarih arasında uzun bir süre geçmemiş olmalıdır. Zira kendisine sigorta teminatı sağlamak isteyen sigortalının, ilk sigortacının poliçeyi vermemesi üzerine uzun zaman beklemeksizin yeni bir sigorta akti yapmak üzere harekete geçmesi gerekir müdebbir bir tacir olarak kendisinden bu davranış beklenir. TTK. 1267 maddesinde tayin edilen sürenin kısa oluşu, sigorta akitlerinde zamanın önemli olmasından ileri gelmektedir” demekle duruma açıklık getirmiştir.
1.4.Gider Ödeme Yükümlülüğü
TT.’nun 1426. maddesinde, sigortacının gider ödeme yükümlülüğü düzenlenmiştir. Madde hükmüne uyarınca, sigortacı taraf, rizikonun, tazminatın veya bedelin tespit edilmesi çerçevesinde yaptığı makul giderleri, gideri yapan sigorta ettiren, lehtar veya riziko kişisine ödemekle yükümlü olduğu ifade edilmektedir[51]. Burada belirtmemiz gerekir ki; Kanun kapsamında sigorta ettiren ve sigortalı birlikte ifade edilmiş iken, Genel Şartlara baktığımızda sadece sigortalı tarafın yapmış olduğu giderlerden bahsedilmiştir. Bu nedenle, Genel Şartların sigortalı taraf olarak hekimi ifade ettiği açık olduğundan, hükmündeki giderleri hekim olmayan sigorta ettirenin karşılamış olması durumunda, ödeme dışında olacağı sonucu çıkarılacaktır[52]. Genel Şartlar’ın B.3.1 hükmünün 2. fıkrasına göre de, sigortacı taraf, sigorta ettirenin giderlere ilişkin avans talebini kabul etmek zorundadır. Gider kavramına ilişkin olarak İstanbul BAM 8. HD[53]. tarafından verilen bir kararda, “Davacının hasara uğrayan aracının kayıtlı olduğu yabancı ülkede yaptırılan eksper hizmeti ücreti, talep edilebilir ise de; bu gider yargılama giderlerinden olduğundan asıl alacağa eklenmeden ve faiz işletilmeden, yargılama giderine ilave edilerek tazminine karar verilmesi gerekirken…” denilmek suretiyle, ekspertiz ücretinin gider olarak talep edilebileceği belirtilmiştir. Giderleri karşılama yükümlülüğü, hukuki niteliği itibariyle sözleşme sorumluluğuna dayanmaktadır.
1.5.Tazminat Ödeme Yükümlülüğü
Sorumluluk sigortaları, malvarlığının pasifinde meydana gelen artışı önlediğinden zarar sigortalarının bir türü olan pasif sigortası niteliğindedir. Bu özelliği gereği, rizikonun gerçekleşmesi durumunda zarar gören tarafa sigorta poliçesinde teminat altına alınan sigorta bedeli çerçevesinde tazminat ödenecektir[54]. Eğer tazminat miktarı, sigorta limitlerini aşıyor ise, limiti aşan miktar yönü ile zarar görenin talep hakkı saklı kalacaktır. Burada belirtmemiz gereken bir husus, limiti aşan zarar yönü ile üçüncü kişi ile sigortacı arasında yapılan anlaşmanın hekimi bağlamayacağıdır. Örneğin, zarar 500.000-TL olarak belirlenmiş ve sigortacı limitle sınırlı olarak 400.000-TL ödemiş ise, bakiye bölüm açısından hekimi bağlayan bir durum olmayacak, muhtemel bir talepte yeniden değerlendirme yapılması gerekecektir. Bu kapsamda, poliçe limitini aşan tutarlar yönü ile hekim ya da bağlı olduğu kurumun sorumluluğu devam edecektir. Sigortacı tarafından üçüncü kişiye yapılacak ödemeler, toplam tazminat hesabından düşülecektir.
Sigortacı tarafın bu kapsamda izah edeceğimiz yükümlülüğü ise TTK.’nun 1427. maddesinde hüküm altına alınan tazminat ödeme yükümlüğüdür. Tazminat hususu, sigortacı tarafın güvenceye bağladığı rizikonun gerçekleşmesi sonucu meydana gelen ve para ile ölçülebilen azalan değerdir. Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası çerçevesinde tazmin edilecek bedel, hatalı tıbbi uygulama sebebiyle üçüncü kişinin uğradığı zarardır. Burada illiyet bağı göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü, sigortacı tarafın zararı tazmin etme yükümlülüğü, rizikonun gerçekleşmesi ve riziko ile zarar arasında illiyet bağı bulunmasına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır[55]. Belirtmemiz gerekir ki, hatalı tıbbi uygulamaya dair zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesinde zarar görenin zararlarının tazmini, nakden gerçekleştirilecektir[56].
1.5.1.Tazminatın Kapsamı
Sigortacı tarafın, hekimin hatalı tıbbi uygulamasından doğan zararları karşılamakla yükümlü olduğunu ifade etmiş idik. Ödemekle yükümlü olunan zararlar kapsamında maddi ve manevi zararlar yer almaktadır. Tıbbi sorumlulukta maddi zarar, hekimin mesleki yükümlülüklerine uygun bir tedavi yapsaydı hasta zarar görmeyecek idiyse söz konusudur[57].
Hatalı tıbbi müdahale sonucu oluşan maddi zararlar çerçevesinde, tedavi giderleri, kazanç kaybı ve destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilecektir. Manevi zarar ise, hekimin kusurlu eylemi sonucunda hastada oluşan acı ve üzüntü olarak ifade edilmektedir[58]. Sigortacı tarafından ödenecek tazminat gerçek zarar ile sınırlı olduğu gibi, ayrıca azami bir üst limit ile de sınırlandırılmıştır. Diğer bir deyişle tazminat talebi olay başına uygulanacak sigorta bedeli kapsamında teminat sağlamaktadır.
Diğer yandan Genel Şartlar A.1. maddesi çerçevesinde, tazminat taleplerine bağlı yargılama giderleri, faize de sigortacının katlanacağı düzenlenmiştir. Bu durumda tazminatın kapsamını, uğranılan zarar, hükmolunan faiz, tazminat talep edenin yaptığı yargılama giderleri ve dava dışı talep giderleri oluşturmaktadır. Yargılama giderleri, mahkemenin hüküm altına alacağı yargılama giderleri, sigortalı aleyhine yargı kararında hükme bağlanan harç, bilirkişi, keşif ve vekalet ücreti gibi hususlardır[59]. İfade edilen hususlar, poliçe tavan limitine dahil olmayıp, poliçe kapsamında karşılanan giderlerdir. Örneğin, poliçe limiti 400.000-TL ise ve tazminat asıl alacağının 450.000-TL hesaplanması durumunda, sigortacı, teminat tavan limiti olan 400.000-TL ile birlikte, bu limite oranla yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretlerinden ayrıca sorumlu olacaktır. Diğer yandan, hekimin ceza yargılamasındaki özel avukatının giderlerinin teminat dışında olduğunu ifade etmemiz gerekir.
Hekimin kendi avukatı ile akdetmiş olduğu anlaşma yönü ile değerlendirme yapmamız gerekir ise; dava nedeniyle TBB ücret tarifesini esas almak suretiyle düzenlenmiş olunan serbest meslek makbuzunda yazan tüm bedelin sigorta tarafından ödenmesi mümkün müdür? Uygulamada sigorta şirketlerinin farklı uygulamaları tercih ettikleri görülmektedir. Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Kurum Katkısına ilişkin Usul ve Esaslara Dair Tebliğin B.3.4. maddesi hükmü uyarınca, “Sigortacı dava sonucuna göre yargılama giderlerini ve avukatlık ücretlerini genel hükümler çerçevesinde ödemekle yükümlüdür”. Y. 11. HD.’nin, T. 13.1.2016, E. 2015/14376 ve K. 2016/249 sayılı kararında[60], sigortanın üçüncü kişilerin zararının karşılanmasına yönelik teminat sağladığı ifade edilmek suretiyle hekimin “ceza davası kapsamında” özel avukatına ödemiş olduğu vekalet ücretinin tahsiline dair talep reddedilmiştir. Ancak olması gereken, TBB Ücret tarifesinin esas alınması suretiyle hesaplanacak olunan bedelin, hukuk-ceza davası ayırımına gidilmeden hekime ödenmesidir. Belirtmemiz gerekir ki, hukuk davasında hekimin özel avukatına ödemiş olduğu vekalet ücretinin tazmininde, serbest meslek makbuzunda yazan her miktarın koşulsuz kabul edileceği düşünülmemeli, iyiniyet ilkesi çerçevesinde TBB tarifesi dikkate alınmalıdır.
Hatalı tıbbi uygulama neticesinde oluşan zarar nedeniyle tazminatın miktarı tarafların anlaşması ya da mahkeme yoluyla tespit edilir. Tazminat, tıbbi kötü uygulama sebebiyle üçüncü kişide oluşan zarar miktarı olup, bu hususta tazminat alacaklısının sigortacı ile müzakere ederek zararın miktarı konusunda bir anlaşma sağlamaları veya sigortacı tarafın bir uzman vasıtasıyla tespit ettiği miktar üzerinden anlaşmaları mümkündür. Böyle bir anlaşma halinde üçüncü kişi, sigorta limitleri dahilinde anlaşmaya vardıkları miktarı kabul etmekle talep hakkını kullanmış olur. Hakkını kullanan kişi bu zararla ilgili artık hekimden, bağlı olduğu kurumdan veya sigortacıdan bir talepte bulunamaz. Ancak zarar sigorta limitlerini aşıyorsa limit dışı kalan miktar açısından zarar görenin talep hakkı saklıdır. Burada rücu hususuna da kısaca değinmemiz gerekir. Rücu, kendisine veya başkasına ait bir borcu ifa ederek alacaklı tarafı tatmin eden kimsenin alacaklı tarafa yapmış olduğu edanın tamamını ya da bir kısmını başka bir kişiden talep etmesi olarak ifade edilebilir[61]. Sigorta ettiren hekim, sözleşme öncesi bildirim yükümlülüğünü kasten ihlal etmiş ve riziko, bildirilmeyen bu husustan meydana gelmiş ise, sigortacı, zarar görene yaptığı ödemenin tamamını sigorta ettirenden rücu edebileceği düşünülmektedir[62]. Yine, Genel Şartlar’ın B.6./a bendinde, sigortacının sigortalı tarafa, mesleki faaliyetin ifası sırasında kasten sebep olunan her tür olay ile davranışları nedeniyle rücu edebileceği düzenlenmiştir.
Burada, eğer kamu hastanesine karşı açılmış bir dava olur ve hastane ile üçüncü kişi sulh olur ve hastane hekime rücu eder ise ne olacaktır? Öncelikle, sigortacının onay vermediği bir sulh anlaşmasının sigortacıyı bağlamayacağını ifade etmemiz gerekir. Diğer yandan hastanenin üçüncü kişi ile sulh şartları, hastane ile hekim arasında bağlayıcı bir niteliğe de sahip değildir. Dolayısıyla ayrı bir dava kapsamında yeniden kusur ve tazminat sorumluluğu değerlendirilmesi yapılması gerekecektir.
Hatalı tıbbi müdahale sonrasında ortaya çıkan zararlar nedeniyle, sigortalı hekim ile zarar görenin tazminat miktarı yönünden anlaşarak sulh olması mümkündür. Kural olarak bu sulhun geçerli olması için sigortacının onayı gerekir. Genel Şartlar’ın B.3.4. hükmü çerçevesinde sigortacının onayı olmadan yapılan bir sulh sözleşmesinin sigortacıya bildirimi gereklidir. Sigortacı bildirimden itibaren on beş gün içinde onay vermemiş ise sulh anlaşması sigortacıyı bağlamaz. Sigortacı ise ancak haklı bir sebeple bu sözleşmeye onay vermekten kaçınabilir.
1.5.2.Tazminatın Muacceliyet Anı ve Ödenecek Kişi
Sorumluluk sigortaları kapsamında, tazminatının ödenme zamanına dair olmak üzere, TTK.’nun 1475/2. maddesi, TTK.’nun 1427. maddesindeki genel düzenlemeye gönderme yapmaktadır. Bu hükümlere göre “Sigorta tazminatı rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmasından kırk beş gün sonra muaccel olur. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmişse süre işlemez”. Sigorta şirketi tazminat talebini öğrendikten sonra ödeme yapmayacak olursa, sigorta tazminatını temerrüt faiziyle beraber ödemek durumundadır. Talep edilebilecek temerrüt faiz oranı, eğer sözleşmede bir oran belirlenmemiş ise Merkez Bankası’nca belirlenen %18,25 oranında faiz talep edilebilecektir. Sigortacı taraftan talep edilebilecek tazminat, TTK.’nun 1427/2. maddesi çerçevesinde, rizikonun gerçekleşmesi, rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesi, sigortacının edime ilişkin araştırmalarının bitmesi ve herhalde rizikonun gerçekleştiğinin ihbar edilmesinden 45 gün sonra muaccel olur. Buradaki 45 günlük süre, yasada belirtilen “her halde” ifadesi ile mutlak bir süre olarak değerlendirilebilirse de sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemeyecektir. Menfaatler dengesinin korunması bakımından sigortacıya yüklenilemeyen nedenlerden dolayı incelemeler tamamlanamamışsa, örneğin gerekli evrakların sigorta ettiren veya sigortalı tarafından sigortacıya zamanında veya hiç verilmemiş ise, bu süreler işlemeyecektir. Dolayısıyla buradaki 45 günlük sürenin, sigortacıya yüklenmeyecek bir kusur söz konusu ise mutlak bir süre olduğunu ifade edebiliriz. Bu nedenle, rizikonun veya tazminatın belirlenebilmesi için, gerekli olan her türlü bilgi ve belgenin sigorta ettirene teslim edilmesi, TTK.’nun 1447. maddesi kapsamında sigortacının tazminat ödeme borcunun muaccel hale gelmesi bakımından önemlidir[63].
TTK.’nun 1427/3. maddesinin hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortasına uyarlanması olan Genel Şartlar’ın B.3.3. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Araştırmalar, rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmasından ya da zarar görenin doğrudan sigortacıya başvurmasından başlayarak üç ay içinde tamamlanamamışsa; sigortacı, tazminattan mahsup edilmek üzere, tarafların mutabakatı veya anlaşmazlık hâlinde mahkemece yaptırılacak ön ekspertiz sonucuna göre süratle tespit edilecek hasar miktarının en az yüzde ellisini avans olarak öder” denilmektedir. Bu durumda sigorta tazminatı muaccel olmadığı halde sigortacının zarar görene kısmi ödeme yapılması öngörülmüştür. Fakat belirtilen ödemenin yapılmış olması için ilk şart, inceleme ve değerlendirmenin sigortacının kusuru dışında uzamış olması durumudur.
Hatalı tıbbi uygulama sonucu zarar gören kişi, üçüncü kişi olup, bu kişinin zarar talepleri de hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası ile güvence altına alınmıştır. Böyle bir durumda, hatalı tıbbi uygulama sonucu zarar gören kişiye tazminat ödemesi yapılacaktır. Belirtmemiz gerekir ki; hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası, niteliği gereği üçüncü kişilerin tazminat taleplerinin yanı sıra hekime karşı gerçekleşmesi muhtemel rücu taleplerini de koruma altına almıştır. Bu kapsamda tıbbi kötü uygulama sebebiyle zarar gören üçüncü kişinin zararını karşılayan taraf, hekime rücu edebilecek olup, aynı zamanda tazminat alacaklısı konumunda olacaktır.
1.6.Hukuki Yardım Sağlama Yükümlülüğü
Sigortacı tarafın asıl yükümlülüklerinden bir diğeri de sigortalı tarafa hukuki koruma sağlama borcudur. Sigortacı tarafın hukuki koruma sağlama yükümlülüğü, haksız tazminat taleplerinin sonuçsuz kalmasını sağlamak ile haklı tazminat talepleri sebebiyle gerekli giderlerin yapılmasını kapsamaktadır. Sigortacı tarafın hukuki koruma sağlama borcu, TTK’nun.1474 ve 1476. maddelerinde hüküm altına alınmıştır. TTK.’nun 1474. maddesinde tazminat talepleri ile ilgili giderlerin karşılanması, TTK.’nun 1476. maddesinde ise sigortacının giderleri karşılama borcu haricinde hukuki işlemleri üstlenme ve kararları alma gibi yükümlülüklerini düzenlemektedir.
TTK.’nun 1474/1. maddesinin açık hükmünde; “Sigortalı aleyhine bir istem ileri sürüldüğünde, isteme ilişkin makul giderler sigortacı tarafından karşılanır; sigorta bedelini aşan giderlerin ödenebilmesi için sözleşmede hüküm bulunmalıdır” denilmektedir. Bu hüküm kapsamında, keşif, bilirkişi, vekalet ücreti gibi tüm yargılama masrafları ile uzman görüşü gibi diğer giderler ve yargılama dışı masraflar, faizler ve teminat masrafları sayılmaktadır. Hukuki yardım sağlama sırasında sigortacı taraf, hekim adına hareket etmelidir. Sigortacı tarafın hekim yerine hareket ederek gerçekleştirdiği hukuki işlemlerin sorumluluğu ve giderleri sigortacıya ait olacaktır.
Sigortacı tarafın hukuki yardım sağlama yükümlülüğü çerçevesinde, eksper görevlendirilmesi, hukuki işlemleri düzenlemek için hukuk danışmanı atanması, delil tespiti işlemleri gibi işlemler de yer almaktadır. Sigortacının bu yükümlülüğü beş gün içinde yerine getirmesi gerekmektedir. Belirtilen bu süre, hekimin bildiriminden veya zarar görenin doğrudan başvurma tarihinden itibaren başlayacaktır. Bu sebeple beş günlük sürenin, işlemlerin tamamlanması için gereken bir süre değil, sigortacı tarafın harekete geçmesi için gereken süre olduğu kabul edilmelidir.
1.7.Sır Saklama Yükümlülüğü
TTK.’nda hüküm altına alınmamış olunmakla birlikte, Genel Şartlar kapsamında sigortacı tarafa getirilen bir yükümlülük de ticari ve mesleki sırları saklama yükümlülüğüdür. Bu yükümlülük, Genel Şartlar’ın C.8 hükmünde “Sigortacı ve sigortacı adına hareket edenler bu sözleşmenin yapılması dolayısıyla sigortalıya ve sigorta ettirene ilişkin öğreneceği sırların saklı tutulmamasından doğacak zararlardan sorumludur” olarak ifade edilmiştir.
Sigortacı taraf ya da onun yerine hareket edenlerin, sigorta ettiren veya sigortalı hekimle ilgili öğrendiği sırları saklaması gerekmektedir. Belirtmemiz gerekir ki, bu sırların hangi sırları olduğu açık bir şekilde belirtilmemiştir. Diğer yandan sigortacı tarafın sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi ve sigorta ettiren tarafın ya da hekimin, bundan dolayı bir zarara uğraması durumunda, belirtilen zararlardan sorumlu olacağı ifade edilmektedir[64]. Sır saklama yükümlülüğünün ihlali durumunda Sigortacılık Kanunu m. 35/9. fıkrasında yer alan ceza yaptırımlarının da gündeme gelebileceğini belirtmemiz gerekir.
Belirtmemiz gereken bir diğer husus ise, sigortacının kanuna uygun şekilde kişisel verileri korumak ve işlemesi gerekiyor ise hukuki düzenlemeye ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun kararına uygun davranmakla yükümlü olduğudur[65]. Sigortacının KVKK hükümlerine aykırı davranması durumunda, idari para cezası ile cezalandırılmasına dair Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından verilmiş kararlar[66] mevcuttur.
İKİNCİ BÖLÜM
1.SİGORTA ETTİRENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Sigorta ettiren tarafın yükümlülükleri, yasal düzenleme ile hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigorta ettirenin, TTK.’nun 1430. maddesi uyarınca prim ödeme, TTK.’nun 1435. maddesi uyarınca beyan yükümlülüğü, TTK.’nun 1447. maddesi uyarınca bilge verme, TTK.’nun 1447. maddesi uyarınca araştırma yapılmasına izin verme ve TTK.’nun 1448. maddesi uyarınca zararı önleme yükümlülükleri mevcuttur. Kural olarak, hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigorta ettiren, hekimdir. Ancak hekimin özel bir sağlık kuruluşunda çalışması durumunda sigorta ettiren, özel sağlık kuruluşudur.
1.1.Prim Ödeme Yükümlülüğü
Sigorta sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğundan, sigorta hukukunun temel taşlarından biri primdir. En önemli işlevi ise sigortacının sorumluluğunu başlatmasıdır. Sigortanın ödeyeceği tazminat alacağı, primlerin karşılığıdır. Sigorta ettirenin prim ödeme yükümlülüğü 6102 sayılı TTK’nın 1430-1434 hükümlerinde düzenlenmiştir[67]. Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası ile ilgili Genel Şartlar’ın C.1. hükmünde sigortacının sorumluluğunun primin ödenmesi ile başlayacağı düzenlenmiştir. Hükmün devamına göre, prim ödenmediği halde poliçe düzenlenmiş olsa dahi sigortacının sorumluluğu başlamaz[68].
TTK.’nun 1431. maddesi uyarınca, sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk taksitin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda sigorta primi, poliçe henüz düzenlenmemiş olsa bile, sözleşme yapıldığı anda ödenir. TTK.’nun 1430/2. maddesi hükmü uyarınca ilk taksitin nakden ödenmesi şartıyla sonraki primler için kambiyo senedi verilmesi mümkündür. İzleyen taksitlerin ödeme zamanı, miktarı ve primin vadesinde ödenmemesinin sonuçları, poliçe ile birlikte yazılı olarak sigorta ettirene bildirilir veya bu şartlar poliçe üzerine yazılır[69].
1219 sayılı Kanun’un Ek 12. maddesi ile sigorta primini ödeyecek kişiler düzenlenmiştir. Hükme göre mesleğini serbest ifa eden hekimler ve aile hekimleri primlerin tamamını bizzat yatıracaklardır. Özel veya kamu sağlık birimlerinde çalışan hekimlerin sigorta primlerinin ise yarısını hekim, yarısını da kurumları karşılayacaktır Kural olarak sigorta primi, tarafların anlaşmasına bağlı olarak sözleşme imzalanırken belirlenir. Sigorta primi kural olarak nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak primin taksitler halinde ödenmesi de kararlaştırılmış olabilir TTK.’nun 1432/1. maddesi hükmü gereğince sigorta primi, sigorta ettirenin sözleşmede gösterilen adresinde ödenir. Prim ödemesi için kambiyo senedi düzenlenmiş olması halinde ifa uğruna ödeme yapılmış sayılacaktır. Kambiyo senedinde ödemenin sözleşmede belirtilen yerden farklı bir yer gösterilmesi durumunda sözleşmedeki adres geçerli olacak mıdır? Bu konuda TTK.’nun 1432. maddesinin ikinci cümlesi karşımıza çıkmaktadır. Esasen bu hükümle ifade edilen, sigorta sözleşmesi kurulduktan sonra prim ödeme borcunun ifa yerine ilişkin sözleşme hükmünün taraflarca zımni olarak tadil edilmesidir[70]. Sigorta sözleşmesinin tarafları, herhangi bir sözleşme gibi, her zaman sözleşme hükümlerini açık veya örtülü şekilde değiştirebilir. Dolayısıyla böyle bir durumda, sözleşmedeki ödeme yeri yok sayılacaktır. Sigorta prim borcu sözleşmenin kurulması ile doğmakta, poliçenin teslimi ile muaccel olmaktadır. Sigorta ettirenin temerrüdü bu aşamadan sonra başlayacaktır[71]. Sigorta ettirenin temerrüdü, sigortacıya fesih hakkı tanımaktadır.
TTK.’nun 1432. maddesi düzenlemesi gereğince, sigorta ettiren, sözleşmede belirlenen ve hüküm altına alınan primi sözleşmede belirtilen adresinde ödemek zorundadır. Taraflar sözleşmede farklı bir ödeme yeri tespit etmiş olmasına rağmen, sigorta primi fiilen sigorta ettirenin gösterdiği adreste ödeniyorsa, bu ödeme yerine dair anılı hüküm söz konusu yasa maddesi gereğince yok sayılır[72].
1.1.1. Prim Borcunun Ödenmeme Durumu
TTK.’nun 1434/2. maddesine göz attığımızda, temerrüt durumunun sonuçlarından biri cayma olarak hüküm altına alınmıştır. Cayma hakkı, TTK.’nun 1434/2. maddesi uyarınca, ilk prim taksiti için öngörülen bir düzenlemedir. Sonraki taksitler için temerrüt oluşur ise sözleşmenin feshi usulü devreye girebilecektir. Sigortacı tarafın cayma hakkını kullanabilmesi hususunda; sözleşmede peşin ödemeye yer verilmiş ise prim borcunun hiç ödenmemesi, taksitli ödeme ye yer verilmiş ise ilk taksitin ödenmemiş olması gerekir. Sigorta ettiren taraf, prim ödeme borcunu ödemede temerrüde düşer ise, sigortacı tarafın iki hakkı ortaya çıkmakta olup, bu kapsamda primin tahsilini dava edebileceği gibi sözleşmeden cayabilecektir. Cayma hususunun, sigorta ettirene bir beyanla yöneltilmesi şarttır[73]. Sigortacı taraf, caymadan önce ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabilir. Cayma, on beş gün içinde sigorta ettirene bildirilir. Bu süre sigortacının bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmiş olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar. Cayma halinde, sigorta ettiren kasıtlı ise, sigortacı rizikoyu taşıdığı süreye ait primlere hak kazanır[74].
TTK.’nun 1421/1. maddesi gereği, aksine bir düzenleme yok ise sigortacı tarafın sorumluluğu, primin veya ilk taksitinin ödenmesi ile başlayacaktır. Sözleşmenin başlangıcında ödenmesi gerektiği hüküm altına alınan prim, bu yönü ile önem kazanmakta ve sigortacı tarafın sorumluluğunun tespitini sağlamaktadır. Ancak, ilk primin ödenmesi tarihi, tarafların müzakeresi sonucu ileri bir tarihe bırakılmış ise, bu durum, sigorta korumasının başlamasına engel teşkil etmeyecektir[75]. Sigorta ettiren, muaccel olduğu anda prim borcunu gerektiği şekilde ödemezse kanundaki şartlarla mütemerrit duruma düşer ve bu duruma karşı sigortacı taraf kanuni haklarını kullanır. Burada, eğer riziko gerçekleştiğinde sigorta ettirenin temerrüt halinde olur ise sigortacı yine tazminatı ödemekle yükümlüdür? Bu soruya şu şekilde açıklık getirebiliriz; Eğer prim peşin ödenecek ise tamamı, taksitle ödenecek ise ilk taksiti, poliçenin düzenlenip teslim edilmesi ile muaccel olacaktır. Yani prim borcunun muaccel olması ile temerrüt gerçekleşmiş olacaktır. Bu kapsamda TTK.’nun 1421/1. maddesi hükmü uyarınca, eğer taksitli ödeme söz konusu ise ve ilk taksit ödenmiş ise, sigorta himayesinden faydalanılabilecektir. İzah edilen durum çerçevesinde sigortacının tazminat sorumluluğu doğacaktır. Borçlar hukukunda sözleşmenin tek taraflı olarak sona erdirilmesini sağlayan fesih hakkı, yenilik doğuran bir haktır. Bu hakkın kullanılması da yenilik doğuran bir hukuki muameledir. TTK.’nun 1434/3. Maddesinde, bu hakkın ne zaman doğacağı ifade edilmiştir. İlgili düzenleme gereğince, “sigortacı sigorta ettirene noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla 10 günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi halde süre sonunda sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını” ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise, başka bir işleme gerek kalmaksızın sigorta sözleşmesi feshedilmiş) kabul edilir. Sigortacı tarafın, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle Borçlar Kanunu’ndan doğan diğer hakları saklıdır[76]. Burada sigortacı, TBK’nun temerrüt hükümlerine göre prim alacağı için dava ve icra takibi yoluna gidebilecektir.
1.2.Beyan Yükümlülüğü
TTK.’nun 1435-1446 maddeleri arasında, beyan yükümlülüğü ile ilgili olarak ayrıntılı düzenleme mevcuttur. Bu hükümlere göre; Sigorta ettiren tarafından beyan yükümlülüğü üç aşamada söz konusu olmaktadır. Bunlar, sözleşme yapılırken beyan yükümlülüğü, sözleşme süresi içerisinde beyan yükümlülüğü ve rizikonun gerçekleşmesinden sonra beyan yükümlülüğüdür.
Sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğü, rizikonun belirlenmesi ve sınırlandırılması ile primin belirlenmesi ve sigortacının sözleşmeyi yapıp yapmaması yönü ile önemlidir[77]. Sigorta sözleşmesinin yapılması esnasında sigorta ettiren, gerekli ve önemli bilgileri sigortacı tarafa bildirmekle yükümlüdür[78]. Burada ifade edilen, önemli bilgileri kavramı, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek durumlar ile ilgilidir. Genel Şartlar’da kanundan farklı olarak, sigortacıya bildirilmeyen ya da eksik ve yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise önemli sayılmaktadır. Sözleşme öncesindeki bildirim yükümlülüğü, TTK.’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm çerçevesinde, sigorta ettiren taraf, sigorta sözleşmesinin düzenlenmesi esnasında önemli kabul edilebilecek hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür[79].
Öğretideki bir görüş uyarınca, sigorta sözleşmesinin kurulması esnasındaki beyan yükümlülüğü; sigorta ettirenin icabı ile sigortacının kabulü arasındaki süreyi de kapsamaktadır[80].Hatalı tıbbi uygulamaya dair zorunlu mali sorumluluk sigortasında, yasal düzenlemeler gereği sözleşme yapma zorunluluğu bulunması sebebiyle “sözleşmenin yapılmaması” durumu söz konusu olmayacaktır. Sözleşmenin değişik şartlarla yapılmasından anlaşılması gereken ise, sözleşmenin daha ağır şartlarla veya daha fazla primle yapılacak olmasıdır. Sigorta poliçesinde branş farklılıkları risk grubunu ve prim tutarını etkileyeceğinden hekimin branşının poliçede doğru belirtmesi önemli bir husustur[81]. TTK.’nun 1436/1. maddesi ve Genel Şartlar’ın C.2 hükmü uyarınca, sigortacı taraf, sigorta ettiren tarafa soru listesi vermiş ise, sigorta ettiren taraf, kendisine sorulan sorulara doğru cevaplar vermelidir. TTK.’nun 1435/1. maddesi hükmüne göre, sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü yerine getirme yükümlülüğü olan taraf sigorta ettiren olup; bağımsız olarak veya kamu hastanesinde çalışan hekim hem sigortalı hem de sigorta ettiren sıfatına sahip olduğu için beyan yükümlülüğünü yerine getirmekle görevlidir. Özel hastanede çalışan hekimler bakımından hastane sigorta ettiren sıfatına sahip olduğundan beyan yükümlülüğünü yerine getirmekle görevli olan hastanedir.
Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün ikinci aşaması, sigorta sözleşmesinin devamı sırasında ortaya çıkmaktadır. Sigorta sözleşmesi, taraflar arasında en az bir yıllık süreç üzerinden yapılan sürekli bir ilişkidir. Sigorta sözleşmelerinin bu özelliği gereği, sözleşme kurulurken mevcut olan şartların, zaman içerisinde değişmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle, sigortacının teminat altına aldığı menfaate ilişkin riskleri tam ve kesin olarak belirlemesi amacına hizmet eden sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü, sigorta sözleşmesinin devamı sırasında da sürmektedir[82].
TTK.’nun 1444. maddesinde, sigorta sözleşmesinin devamı sırasındaki sigorta ettiren tarafın beyan yükümlülüğü düzenlenmiştir. Belirtilen hüküm uyarınca, sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı işlemlerde bulunursa ya da sözleşme yapılırken açıkça riziko ağırlaşması olarak kabul edilmiş durumlardan biri gerçekleşirse derhal; bu işlemler bilgisi dışında yapılmışsa bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içerisinde durumu sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
TTK.’nun 1446/1. maddesi uyarınca sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu öğrendiği anda vakit kaybetmeksizin sigortacı tarafa bildirmekle yükümlüdür. Sigorta ettiren yönü ile getirilen bu düzenleme, sigorta sözleşmesi sürecindeki ve riziko gerçekleşmeden önceki bildirim yükümlülüğünden farklıdır. Başka bir ifade ile, riziko gerçekleşmeden önceki bildirim yükümlülüğü, prim ile riziko arasındaki dengeyi sağlama amacı taşımakta iken; riziko sonrası bildirim yükümlülüğü ise ortaya çıkan zararı tespit etme amacına dairdir. Bu yükümlülüğün, zararın tespiti ile birlikte zararın azaltılmasına neden olacak davranışlar gösterilmesine hizmet eden bir amacı da bulunmaktadır[83]. TTK.’nun 1446. maddesi, rizikonun gerçekleşmesi sonrasındaki bildirim görevini düzenlemiştir. Bu madde uyarınca, riziko gerçekleştikten sonra “rizikonun gerçekleştiğini öğrenince sigorta ettirenin durumu gecikmeksizin sigortacıya” bildirmesi öngörülmüştür. Madde hükmünde kesin bir süre belirlenmemiş olup “gecikmeksizin” ifadesinin kullanılması tercih edilerek, mümkün olan en kısa sürede bildirilmesi gerektiği işaret edilmiştir.
1.2.1. Kapsamı
Sözleşmenin yapılması esnasında, sigorta ettiren taraf, bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigorta ettirenin bilmesi gereken husus, sigorta ettirenden dürüstlük kuralına göre öğrenmesi beklenen ancak öğrenmekten kasten kaçındığı hususlardır[84]. TTK.’nun 1435/1. maddesi ve Genel Şartlar’ın C.2 hükmü uyarınca rizikonun gerçek durumunun sigortacıya bildirilmesi için, önemli olması gerekmektedir.
1.2.2.Yükümlülüğe Aykırılığın Sonuçları
TTK.’nun 1439. Maddesi ve Genel Şartlar’ın C.2 hükmü uyarınca, sözleşme öncesi bildirim yükümlülüğünün ihlali bir yaptırıma bağlanmıştır. İlgili yasa hükmü uyarınca, rizikonun gerçekleşmesinden önceye ve sonraya dair olmak üzere iki ayrı durumda uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir.
Sigortacı taraf, TTK.’nun 1439/1. maddesi hükmü gereği, riziko gerçekleşmeden önce bildirim yükümlülüğünün ihlal edildiğini öğrenir ise, öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir[85]. Sigortacı tarafın, yukarıda ifade edilen yasal düzenleme çerçevesinde prim farkı talebinin sigorta ettirene ulaştıktan itibaren on gün içinde kabul edilmemesi durumunda sözleşmeden cayılmış sayılmaktadır[86]. Cayma hakkının kullanılması ile sözleşme geçmişe etkili olarak sona erecektir[87].
Sigorta sözleşmesinin kurulması esnasındaki beyan yükümlülüğüne aykırılık, sözleşme için önemli bir takım hususların hiç bildirilmemesi veya yanlış bildirilmesi durumunda gündeme gelmektedir. Ancak önemli husus kavramın ne olduğu, sigorta ettiren tarafından nitelendirilmemektedir. Nitekim TTK’nun 1439/1. maddesinin hükmünde, “sigorta ettirenin kusuru ile veya sigorta ettirence önemli sayılmaması neticesinde önemli hususun bildirilmemesinin; söz konusu yükümlülüğe aykırılığa ilişkin uygulanacak cayma yaptırımı bakımından önem arz etmediği” belirtilmektedir. Bu durum, KENDER tarafından, sigorta sözleşmelerinin “menfaatleri ve kişileri koruma niteliği” nedeniyle eleştirilmektedir. Yazara göre, “sigorta hukukunun temel ilkeleri gözetilerek, sigorta ettirenin kusuru olmaması halinde cayma yaptırımının uygulanmaması gerekirken; sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne aykırılığın, riziko gerçekleşmeden öğrenilmesi halinde caymanın hüküm altına alınması isabetli değildir”[88].
TTK’nun 1442. maddesi hükmünde, ifade edilen durumların gerçekleşmesi durumunda, sigorta sözleşmesinin kurulması esnasında beyan yükümlülüğüne aykırılık halinde kullanılabilecek olan cayma hakkı, düşmektedir. Buna göre; cayma hakkının kullanılmasından açıkça veya zımnen vazgeçilmesi, sigortacının sorularından bir kısmına cevap verilmemesine rağmen sigorta sözleşmesini yapmış olması durumunda cayma hakkı kullanılamamaktadır[89].
Hatalı tıbbi uygulamaya dair zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin Genel Şartlar’ın C.2. maddesinde yapılan 2014 tarihli değişiklik ile cayma hakkı kaldırılarak sadece prim farkı istenilmesi düzenlenmiştir. Yeni düzenlemeye göre sigortacı, riziko gerçekleşmeden önce bildirim yükümlülüğünün ihlal edildiğini öğrenmesi durumunda, prim farkı isteyebilecektir. Burada, kasten bilgi verilmemesi durumunda ne olabileceğine değinmemiz gerekir. Sigorta ettiren kasten kusurlu ve illiyet bağı var ise, sigortacı tazminat ödemekle yükümlü olmaz. Eğer sigorta ettiren ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne aykırı davranmış ve illiyet bağı var ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettiren kasten beyan yükümlülüğüne aykırı davranmış ve illiyet bağı da yoksa sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken primin oranı gereğince sigorta tazminatını öder[90].
Rizikonun gerçekleşmesi durumu sonrasında, sigorta ettiren tarafın beyan yükümlülüğünü ihlalde, TTK.’nun 1439. maddesi uyarınca sigortacı tarafın bazı hakları bulunmaktadır. Bunlar, tazminat borcunun sona ermesi, tazminattan indirim yapılması ve ödenen primle ödenmesi gereken primin oranı gereğince sigorta tazminatının ödenmesi olarak ifade edilmektedir. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra yaptırımların uygulanması için sigorta ettirenin kusuru ve illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Eğer sigorta ettirenin bir kusuru mevcut değil ise sigortacı taraf tazminatın tamamını ödemek zorundadır. Yargıtay, poliçe düzenlenme tarihinde haberdar olması sebebiyle, hekimin üçüncü kişiye karşı yaptığı bir tıbbi kötü müdahaleden dolayı sigortacı tarafın ödeme yapmamasına karar vermiştir[91].
1.3. Rizikonun Gerçekleştiğini Bildirme Yükümlülüğü
Sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrenir öğrenmez sigortacı tarafa bildirme yükümlülüğünün dayanağı TTK.’nun 1446/1. madde hükmüdür. Rizikonun gerçekleştiğinin ihbarının amacı, sigortacı tarafça hasarın tespiti ve gerektiğinde zararın azaltılmasını sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasına dairdir. TTK.’nun 1146/2. maddesi gereği, riziko gerçekleştiğinde ihbar görevinin ihlali için kusur şartı aranmıştır. Rizikonun gerçekleştiğinin ihbar edilmemesinde, bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta artışa neden olmuş ise, kusurun ağırlığına göre sigortacı tarafın ödemekle yükümlü olduğu tazminattan indirilir. Bu kapsamda, sigorta ettirenin ihbar görevinin ihlalinde kusuru yoksa, bu yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda bir sorumluluğu da olmayacaktır. Ancak, sigortacı taraf, rizikonun gerçekleşmiş olduğunu daha önce öğrenmişse, tazminat bedelinden indirim talebinde bulunamayacaktır. Diğer yandan sigorta ettiren, bu görevini kasten yerine getirmemiş ise, sigorta bedelini talep hakkını kaybedip etmeyeceğine dair herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir. Ancak madde gerekçesine göz attığımızda, kusur ifadesinin kast kavramını da içine alacak şekilde kullanıldığı görülmekte ve kasti olarak bildirim yükümlülüğü ihlal edilmişse, tazminattan indirim yapılabileceği gibi tazminat ödeme borcunun tamamen ortadan kalkması durumu da söz konusu olabilecektir. Sigorta ettiren ile sigortalının farklı kişiler olması halinde, bildirim yükümlülüğü sigortalıyı da kapsar.
1.4. Yardımcı Olma Yükümlülüğü
Sigorta ettirenin sigortacıya yardımcı olma ve sigortacının araştırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü bulunmaktadır[92]. Sigorta ettiren, TTK 1447/1 hükmü gereği “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür” düzenlemesine tabidir. Genel Şartlar’ın B.2.ç hükmüne göre de sigorta ettiren “Sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hâl ve şartlar altında gerçekleştiğinin ve sonuçlarının tespitine; tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yarayacak, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri makul sürede vermekle” yükümlüdür. Bu yükümlülüğün önemi, sigortacının kendi borcunun kapsamını öğrenmesi açısından ortaya çıkmaktadır.
Yardımcı olma yükümlülüğü, tazminatın, rizikonun ve rücu durumunun kapsamını belirlemeye imkan verecek tüm bilgi ve belgelerin sağlanmasını içermektedir. Sigorta ettiren tarafın sağlamakla yükümlü olduğu bilgi ve belgeler kendisinden beklenebilecek olanlardır[93]. Bunlar, yapılan tıbbi müdahale ile ilgili evrak, kayıt ve rapor gibi belgelerle, müdahalenin gerçekleştiği yerin durumu, buna benzer durumlarda izlenen tıbbi yollar, hekimin tıbbi eylemleri nasıl gerçekleştirdiği gibi bilgilerdir[94]. Sigorta ettiren, yardımcı olma yükümlülüğünü makul sürede yerine getirmek zorundadır. Makul süre, sigorta ettirenin ilgili bilgi ve belgeleri hazırlayıp sigortacıya bildirmesi için gerekli olan ortalama süredir. Belirtilen bu yükümlülük, riziko gerçekleştikten sonra devreye girecek olup, riziko gerçekleşmediği sürece böyle bir yükümlülük bulunmamaktadır.
Belirtilen yükümlülüğün ihlal edilmesi durumunda, ödenecek tazminat miktarında artış olur ise, TTK.’nun 1447/2. maddesi uyarınca, sigorta ettirenin kusurunun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılacağı düzenlenmiştir. Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortasında tazminat alacaklısı, zarar gören üçüncü kişi; yükümlülüğe aykırı davranarak tazminat miktarının artmasına sebep olan taraf ise sigorta ettirendir.
1.5.Rizikoyu Önleme veya Azaltma Yükümlülüğü
Sigorta ettirenin rizikoyu önleme veya azaltma yükümlülüğü, TTK.’nun 1444/1. maddesi ve Genel Şartlar’ın C.3 hükmünde düzenlenmiştir. Belirtilen hükümler uyarınca , “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasını etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamaz”. Hükümlerde karşılığını bulan riziko ağırlaşması, prim ve riziko dengesinin sigortacı aleyhine değişmesine neden olan hukuki bir durumdur[95].
Rizikonun ağırlaşması için diğer şart ise, rizikonun gerçekleşme ihtimalinin veya ortaya çıkacak zararlı sonucun çoğalmasıdır[96]. Riziko ağırlaşması uygulamada çoğunlukla rizikonun gerçekleşme ihtimalinin artması şeklinde gerçekleşmektedir[97]. Bu durumda sigortacının tazminat ödeme olasılığının artmasından bahsedilmektedir[98]. Kamu hastanesinde çalışan bir hekimin, hasta sayısı daha fazla olan bir hastaneye atanması bu duruma örnektir.
TTK’nun 1448. maddesine göre, rizikonun gerçekleşmesi veya gerçekleşme olasılığının yüksek olması halinde sigorta ettiren ve sigortalı, rizikodan oluşan veya oluşacak zararı önlemeye, buna imkan bulamadığı takdirde azaltmaya ve hafifletmeye yarayacak önlemleri almakla yükümlü bulunmaktadır[99]. Genel Şartlar’ın B.2.C düzenlemesi uyarınca, “sigorta ettiren ve sigortalı sigorta sözleşmesi yokmuş gibi imkanları ölçüsünde zararın önlenmesi, azaltılması ve artmasının önlenmesi için gerekli her türlü önlemi almak ve bu amaçla sigortacı tarafından verilecek mesleki faaliyet dışındaki sigortacılıkla ilgili makul talimatlara uymak zorundadır”. Bu yükümlülüğün amacı, riziko gerçekleşirken, sigorta ettiren ve sigortalının, sigorta var düşüncesi ile zararın büyümesine ilgisiz kalmamasını sağlamaktır[100].
2.SİGORTALI HEKİMİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Hekimin özel bir sağlık kurumuna bağlı olarak çalışması durumu dışında hekim aynı zamanda sigorta ettiren sıfatında bulunduğundan, yükümlülükleri ile ilgili durumlar, öncesinde izah edildiği üzere hekim yönü ile de aynen geçerlidir. Hekimin sigorta ettiren sıfatında olmayıp, sadece sigortalı olduğu durumlarda ise üzerine düşen bazı yükümlülükler bulunmaktadır. Hekim eğer özel bir sağlık kuruluşunda çalışıyor ise sigorta ettiren sıfatını kazanamayacaktır. Bu nedenle özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler sadece sigortalı sıfatına haiz olacaklardır. Diğer hekimler hem sigorta ettiren hem de sigortalı sıfatına sahiptir.
2.1. Prim Ödeme Yükümlülüğü
1219 Sayılı Yasanın Ek 12. Maddesi kapsamında düzenlenen hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası ile hekimin serbest çalışması haricinde sigorta priminin yarısını ödeyeceği, diğer yarısını ise bağlı olduğu kamu veya özel sağlık kurum ya da kuruluşunun ödeyeceği hüküm altına alınmıştır. “Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Kurum Katkısına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Tebliğ”in 3. maddesine göre ise özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin primlerinin, istihdam eden tarafından ödeneceği, diğer hekimlerin ise kendilerince ödeneceği düzenlenmiştir. Sigorta ettiren sıfatındaki hekimin sigortacıya karşı prim ödeme yükümlülüğü bulunmasına rağmen, sigorta ettiren sıfatında bulunmayan hekimin sigortacıya karşı böyle bir yükümlülüğü yoktur.
2.2.Beyan Yükümlülüğü
Hekimin beyan yükümlülüğünü, sözleşme öncesinde, sözleşmenin devamı esnasında ve riziko gerçekleştiğinde olmak üzere üç başlık altına inceleyebiliriz.
Hem TTK.’nun 1435/1. Maddesinde ve hem de Genel Şartlar’ın C.2 maddesinde, sigorta ettirenin sözleşme öncesi bildirim yükümlülüğü düzenlenmiştir. Kanunda sadece sigorta ettirenden bahsedilmesine rağmen, Genel Şartlarda sigortalıdan, yani hekimden de bahsedilmektedir. Sigorta ettiren ve hekimin aynı kişi olması halinde hükmün uygulanmasında bir problem olmayacaktır. Eğer hekim sigorta ettiren değil ise sözleşmenin yapılmasından haberi olmayabilir. Örneğin, özel hastane hekimin bilgisi olmadan sigorta sözleşmesi yapmak üzere görüşmeler yapabilir. Bu durumda hekimin bildirim yükümlülüğünden bahsetmek makul bir durum değildir. Ancak sigorta ettiren ve hekim birlikte sözleşme görüşmeleri yapmakta veya sigortacı hekimin cevaplaması için bazı yazılı veya sözlü sorular sormakta ise bu durumda hekimin önemli hususları bildirme zorunluluğu bulunmaktadır.
Sözleşme devam ederken bildirim yükümlülüğü, TTK.’nun 1444. maddesi ile Genel Şartlar’ın C.3 hükmünde düzenlenmiştir. Her iki düzenlemede de sigorta ettiren kavramı tercih edilmiş olup sigortalı veya hekim ifadesi kullanılmamıştır. Ancak yükümlülüğün kapsamı, rizikoyu ağırlaştıran veya gerçekleşme ihtimalini arttıran durumlar olmakla birlikte, bu hususları en iyi bilecek kişi hekim olmakla, belirtilen yükümlülüğün hekime ait olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Sigorta ettirenin riziko ile ilgili beyan yükümlülükleri, sigortalı hekim için de geçerlidir. Sigorta ettiren olmayan hekim, rizikonun gerçekleştiğini sigorta ettirenden yani istihdam edeninden önce öğrenebilir.
2.3.Diğer Yükümlülükler
Hekim, muhtemel zararın önlenmesi ya da azaltılması noktasındaki ilk kişidir. Bu kapsamda sigortalı hekimin zararı azaltmak veya önlemek için elinden geleni yapması gerekmektedir. Sigortalı hekimin, riziko gerçekleştikten sonra tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile ilgili bilgileri sigortacıya bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigortalı hekimin bir diğer yükümlülüğü ise sigortacının gerekli araştırma ve incelemeleri yapmasına izin vermesidir. Sigortalı, riziko gerçekleştikten sonra kendi sorumluluk sınırlarını belirlemek veya savunmasını hazırlamak isteyen sigortacıya, gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak üzere izin vermekle yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
- ZARAR GÖRENİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
1.1. Sigortacıya Bilgi Verme Yükümlülüğü
TTK.’nun 1479. maddesi ve aynı yöndeki Genel Şartlar’ın B.3.5 hükmü uyarınca, sigortacı taraf, zarara neden olan olayın ve zararın ölçüsünün tespiti gayesi ile zarar gören taraftan bilgi talebinde bulunabilir. Bu düzenleme, zarar gören tarafa bir “külfet” yüklemiştir[101]. Zarar görenin bu yükümlülüğe uymamasının esas olarak bir yaptırımı yoktur. Ancak sigortacı, bu yükümlülüğe uyulmaması halinde ödeyeceği tazminatın, yükümlülük yerine getirilmiş olsaydı ödeyeceği miktarla sınırlı olacağını yazılı olarak bildirebilir. Bu bildirime rağmen zarar gören yükümlülüğü yerine getirmemişse; sigortacının sorumluluğu, yükümlülük yerine getirilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı miktarla sınırlıdır[102]. Bu miktarı aşan, sonradan ortaya çıkan zararlardan sigortacı sorumlu olmayacaktır. Ancak bu hususun sonuçlarıyla birlikte zarar görene yazılı olarak bildirilmiş olması gerekmektedir. TTK.’nun 1479/1. maddesinde karşılığını bulan bu düzenleme, aynı içerik ile Genel Şartlar’ın B.3.5 hükmünde de yer almıştır. Bu kapsamda zarar gören tarafın, kendisinden istenilmesi makul görülebilecek ve önemli tüm belgeleri sigortacı tarafa verme yükümlülüğü bulunmaktadır[103].
SONUÇ
Hekimlerin günden güne artış gösteren mesleki sorumlulukları ve hastaların daha da bilinçlenmesi sonucu, hatalı tıbbi uygulamalar neticesinde ortaya çıkan zararlar nedeniyle davaların açılması, hekimlerin mesleki faaliyetlerini yerine getirmekte güçlük çıkarmaktadır. İzah edilen nedenle, özellikle riskli durumlarda hekimler sorumluluk almamayı tercih etmeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak da, hastalar, riskli vakalarda kendilerine müdahale edebilecek hekim bulmakta zorlanacaklardır. Böyle bir durumun bir miktar önüne geçebilmek ve hekimleri maddi açıdan koruma altına alabilmek için yasal çerçevesi belirlenmiş bir sigorta müessesesini gerekli kılmıştır.
Sigorta sözleşmesinde, sigortalı ile sigorta ettiren genellikle aynı kişidir. Ancak hekimin kamuda, özel hastanede ya da bağımsız olarak çalışması, sigorta ettiren sıfatında farklılığa neden olabilmektedir. Bağımsız çalışan hekimler ile kamu hastanesinde çalışan hekimler, tıbbi kötü uygulamalara karşı sigorta sözleşmesi yaptırdığı için hem sigorta ettiren hem de sigortalı sıfatına sahiptir. Ancak, özel hastane çalışanı olan hekimlerin sigorta sözleşmesi hastane tarafından yaptırıldığı için, sözleşmeyi imzalayan ve prim ödeme borcunu yerine getiren hastaneler sigorta ettiren, hekim ise sigortalı sıfatına sahiptir.
Sigorta sözleşmesi kapsamında tarafların bir kısım yükümlülükleri bulunmakta olup bu yükümlülüklere riayet edilmemesinin de bir kısım müeyyideleri mevcuttur.
Rizikoyu taşıma yükümlülüğü sigortacı tarafın en temel yükümlülüğü olarak kabul edilmekte ve sigorta sözleşmesinin oluşumundaki en güçlü unsur olarak ifade edilmektedir. İlk sırada açıkladığımız bu yükümlülük, sürekli bir nitelik taşımaktadır. Tıbbi kötü uygulamaya ile ilgili olarak yürürlüğe giren Genel Şartlara göz atıldığında, riziko açısından “genellik ilkesinin” esas alındığı ve hekimin görevini yerine getirirken neden olduğu maddi ve manevi zararların sigorta koruması altına alındığı görülmektedir. Sigortacının ikinci yükümlülüğü TTK.’nun 1423/1. maddesi uyarınca aydınlatma yükümlülüğü, sözleşmenin kurulması aşamasından önce ve sözleşmenin yürürlükte kaldığı esnasında, sigorta ettirenin, sözleşmenin esaslı unsurları, kapsamı ve şartları hakkında karar vermesini etkileyecek hususlarda sigortacı tarafından bilgilendirmesi şeklinde ifade edilebilir. Sözleşmenin görüşme ve kurulması aşamasında aydınlatma bildiriminin yapılmaması durumunda TTK.’nun 1423/2. maddesi hükmü gereği, sigorta ettiren tarafın sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etme hakkı mevcuttur. TTK.’nun 1423/2. maddesine göre, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünü ihlali karşısında, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz etmez ise, sözleşme, poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. TTK.’nun 1424. maddesi uyarınca, sigortacı, her iki tarafın hak ve yükümlülüklerini göstermekle birlikte sigortacı tarafından imzalanmış sigorta poliçesini sigorta ettirene teslim etmekle yükümlüdür. TTK.’nun 1424/1. maddesi uyarınca, sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmi dört saat, diğer hallerde on beş gün içinde, imzalanmış bir poliçenin, sigortacı taraf tarafından sigorta ettirene verilmesi gerekmektedir. Sigortacının poliçe verme yükümlülüğüne aykırı davranılması durumunda talep edilecek tazminatın hukuki niteliği bakımından açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Doktrinde, bir görüş, tazminat talebinin borçlar hukuku hükümleri kapsamında çözümlenmesi gerektiği yönündedir. TTK.’nun 1426. maddesinde, sigortacının gider ödeme yükümlülüğü düzenlenmiştir. Sigortacı tarafın bu kapsamda izah edeceğimiz yükümlülüğü ise TTK.’nun 1427. maddesinde hüküm altına alınan tazminat ödeme yükümlüğüdür. Tazminat hususu, sigortacı tarafın güvenceye bağladığı rizikonun gerçekleşmesi sonucu meydana gelen ve para ile ölçülebilen azalan değerdir. Hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortası çerçevesinde tazmin edilecek bedel, hatalı tıbbi uygulama sebebiyle üçüncü kişinin uğradığı zarardır. Sorumluluk sigortaları kapsamında, tazminatının ödenme zamanına dair olmak üzere, TTK.’nun 1475/2. maddesi, TTK.’nun 1427. maddesindeki genel düzenlemeye gönderme yapmaktadır. Bu hükümlere göre “Sigorta tazminatı rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmasından kırk beş gün sonra muaccel olur. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmişse süre işlemez”. Sigortacı tarafın hukuki koruma sağlama borcu, TTK’nun.1474 ve 1476. maddelerinde hüküm altına alınmıştır. TTK.’nun 1474. maddesinde tazminat talepleri ile ilgili giderlerin karşılanması, TTK.’nun 1476. maddesinde ise sigortacının giderleri karşılama borcu haricinde hukuki işlemleri üstlenme ve kararları alma gibi yükümlülüklerini düzenlemektedir. TTK.’nda hüküm altına alınmamış olunmakla birlikte, Genel Şartlar kapsamında sigortacı tarafa getirilen bir yükümlülük de ticari ve mesleki sırları saklama yükümlülüğüdür.
Sigorta ettiren tarafın yükümlülükleri, yasal düzenleme ile hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda hekimlik zorunlu mali sorumluluk sigortasında sigorta ettirenin, TTK.’nun 1430. maddesi uyarınca prim ödeme yükümlülüğü vardır. TTK.’nun 1431. maddesi uyarınca, sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmış ise ilk taksitin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. TTK.’nun 1435. maddesi uyarınca beyan yükümlülüğü söz konusudur. Sigortacı taraf, TTK.’nun 1439/1. maddesi hükmü gereği, riziko gerçekleşmeden önce bildirim yükümlülüğünün ihlal edildiğini öğrenir ise, öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. TTK.’nun 1447. maddesi uyarınca bilge verme, TTK.’nun 1447. maddesi uyarınca araştırma yapılmasına izin verme ve TTK.’nun 1448. maddesi uyarınca zararı önleme yükümlülükleri mevcuttur. TTK 1447/1 hükmü gereği “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür” düzenlemesine tabidir.
Hekimin özel bir sağlık kurumuna bağlı olarak çalışması durumu dışında hekim aynı zamanda sigorta ettiren sıfatında bulunduğundan, yükümlülükleri ile ilgili durumlar, öncesinde izah edildiği üzere hekim yönü ile de aynen geçerlidir.
TTK.’nun 1479. maddesi ve aynı yöndeki Genel Şartlar’ın B.3.5 hükmü uyarınca, sigortacı taraf, zarara neden olan olayın ve zararın ölçüsünün tespiti gayesi ile zarar gören taraftan bilgi talebinde bulunabilir. Bu düzenleme, zarar gören tarafa bir “külfet” yüklemiştir. Zarar görenin bu yükümlülüğe uymamasının esas olarak bir yaptırımı yoktur. Ancak sigortacı, bu yükümlülüğe uyulmaması halinde ödeyeceği tazminatın, yükümlülük yerine getirilmiş olsaydı ödeyeceği miktarla sınırlı olacağını yazılı olarak bildirebilir. Bu bildirime rağmen zarar gören yükümlülüğü yerine getirmemişse; sigortacının sorumluluğu, yükümlülük yerine getirilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı miktarla sınırlıdır.
KAYNAKÇA
ALGANTÜRK LIGHT, Didem, “Sigorta sözleşmesi süresi içinde sigorta ettirenin yükümlülükleri”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2012, C.11, S. 22, s.1-8.
ARAL ELDELEKLİKOĞLU, İrem, “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Mevzuatı Uyarınca Sigortacının Aydınlatma Yükümlülüğü”, MÜHF-HAD, 2012, C.18, S.1, s.383-402.
AYDIN, Sevgican, Sözleşme Öncesi Beyan Yükümlülüğünün İhlali ve İhlal Halinde Sigortacının Hakları Özellikle Oranlama Sistemine Göre Tazminattan İndirim Hakkı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Konya, 2016.
AYLİ, Ali, “Sigorta Ettirenin Sözleşmenin Kuruluşundaki İhbar Yükümlülüğüne İlişkin Hükümlerin TTK Tasarısı Çerçevesinden Yeniden Değerlendirilmesi”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, S.6, Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ’ye Armağan, Diyarbakır, 2005.
BAHTİYAR, Mehmet, “Sigorta Poliçesi Genel Koşulları”, BATİDER, Cilt XIX, S. 2, Aralık 1997, s.85-108.
CAN, Mertol, Türk Özel Sigorta Hukuku, Ankara, 2009, (Sigorta Hukuku).
CAN, Mertol, Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına Genel Bir Bakış, 1. Baskı, Ankara, 2006, (Genel Şartlar).
CEBE, Memet Sinan, Uygulamalı Sigorta Hukuku, Ankara, 2018.
ÇEKER, Mustafa, Sigorta Hukuku, Karahan Kitabevi, 5. Baskı, Adana, 2012.
DEMİREZEN, Dilek, Hekimin Mesleki Sorumluluk Sigortası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı, 2019.
GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Ankara 2014.
GÜVEL, Enver Alper / GÜVEL, Afitap Öndaş, Sigortacılık, Seçkin, 6. Bası, Ankara, 2012.
İMRE, Zahit, Sigorta Hukukunda Rizikonun Ağırlaşması, İÜHFM, C. XII, 1946, s. s. 280-301.
KABUKÇUOĞLU ÖZER, Fatma Dilek, Mukayeseli Hukukta ve Uygulamada Hayat Sigortası, Ankara, 2005, (Hayat Sigortası).
KABUKÇUOĞLU ÖZER, Fatma Dilek, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu ile Karşılaştırmalı ve Gerekçeli 6327 sayılı Kanunla Değişik Sigortacılık Kanunu Şerhi, XII Levha, İstanbul, 2012, (Sigortacılık Kanunu Şerhi).
KARA, Hacı, Sigorta Hukuku, On İki Levha, İstanbul, 2021, (Sigorta Hukuku).
KARA, Hacı, “Yargıtay ve Hakem Kararlarına göre Hekimin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2021-152-1959, s. 255-303, (Sorumluluk Sigortası).
KAYIHAN, Şaban, Sigorta Sözleşmesinde Prim Ödeme Borcu, Ankara, 2004.
KENDER, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, On İki Levha, 12. Baskı, İstanbul, 2013.
KÖROĞLU ÖLMEZ, Belin, “Sigorta Ettirenin Beyan Yükümlülüğü” Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016, C.1, S. 2, s. 265-291.
KÖSE, Yasin, Tıbbi Kötü Uygulamanın Güvencesi: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2014.
KUBİLAY, Huriye, Özel Sigorta Hukuku, 2. Baskı, İzmir, 2003.
MEMİŞ, Tekin, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Sigorta Hukukuna Dair Altıncı Kitabının Genel Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, SHD, 2005, Özel Sayı 1, Türk Ticaret Kanunu Taslağı, s.88-108.
OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku I, İstanbul, 2013.
OMAĞ, Merih Kemal, “Sigortacı Açısından Sigorta Sözleşmesinin Hükümleri”, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına Armağan, İstanbul, 2003, s. 25-43.
ÖZDAMAR, Mehmet, Sigortacının Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğü, Ankara, 2009, (Aydınlatma Yükümlülüğü).
ÖZDAMAR, Mehmet, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğünü İhlal Eden Sigortacıya Uygulanacak Yaptırım Sorunu, İÜHFM, 2013, C. 71, S. 2, s.347-360, (Yaptırım Sorunu).
PARLAK, Eda Ceren, Tıbbi Kötü Uygulamaya ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2020.
SOPACI, Birgül, “Prim Ödemede Temerrüt Hali, Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyumu”, TBB, 2004, İstanbul, s. 442-463.
ŞEKER ÖĞÜZ, Zehra, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Sigorta Sözleşmelerinde Sözleşme Öncesi İhbar Görevi, İstanbul, 2010.
ŞEKER ÖĞÜZ, Zehra / SEVİNÇ KUYUCU, Aslıhan, Yeni Türk Ticaret Kanununda Sigorta Hukuku: Karşılaştırmalı, Açıklamalı, Filiz Kitapevi, İstanbul 2011.
ŞENOCAK, Kemal, Mal Sigortalarında Sigorta Ettirenin Zararı Önleme ve Azaltma Vecibesi, AÜHFD., C. 44, 1995, S. 1-4, s.365-424, (Zararı Önleme).
ŞENOCAK, Kemal, Sorumluluk Sigortalarında Sözleşme Öncesi İhbar Külfeti, “Sigorta Hukuku Sempozyumları”, 1. Baskı, İstanbul, 2018, (İhbar).
ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Mal ve Sorumluluk Sigortası Hukuku, Turhan Kitabevi, 8. Baskı, Ankara, 2012.
ÜNAN, Samim, “Türk Ticaret Kanunu Taslağı’nın Sigorta Hukuku Başlıklı Altıncı Kitabı Hakkındaki Düşünceler”, SHD Özel Sayı: 1, 2005, s. 109-196, (Düşünceler).
ÜNAN, Samim, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Altıncı Kitap: Sigorta Hukuku- Cilt:II Zarar Sigortaları, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2016, (Sigorta Hukuku).
ÜNAN, Samim, Kredi (Ticari Alacak) Sigortası Genel Şartları Şerhi, 2013.
YALÇINTEPE, Neylan, Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2011.
YAZICIOĞLU, Emine, Tekne Sigortası Sözleşmesi, İstanbul, 2003, (Tekne Sigortası).
YAZICIOĞLU, Emine, Sigortacının Bilgilendirme Yükümlülüğü, “Sigorta Hukuku Sempozyumları”, 1. Baskı, İstanbul, 2018, (Bilgilendirme).
YENER, Merve İrem, Sigorta Sözleşmelerinde Rizikonun Ağırlaşması, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Ankara, 2019.
YETİŞ ŞAMLI, Kübra, “Sigortacının Aydınlatma yükümlülüğünü Düzenleyen TTK. m. 1423 Hükmüne İlişkin Bazı Değerlendirmeler”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, 2016, C. 22, S. 3, s. 2987-3014.
www.dergipark.org.tr
www.kazanci.com.tr
www.lexpera.com.tr
www.samimunan.com
www.tez.yok.gov.tr
www.yargitay.gov.tr
[1] YHGK, T. 11.11.2020, E. 2017/1301, K. 2020/878 Sayılı kararında, “…sigortacının asli ediminin rizikoyu taşıma (himaye sağlama) borcu iken sigorta ettirenin asli edimini ise prim ödeme borcu oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır…” denilerek riziko taşıma yükümlülüğünün önemi ifade edilmiştir, www.yargitay.gov.tr, (21.05.2021).
[2] KENDER, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, On İki Levha, 12. Baskı, İstanbul, 2013, s. 185-186; YALÇINTEPE, Neylan, Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2011, s. 137.
[3] KARA, Hacı, Sigorta Hukuku, On İki Levha, İstanbul, 2021, s. 169.
[4] KARA, s. 169.
[5] KENDER, s. 239-240.
[6] KENDER, s. 298.
[7] KARA, s. 169.
[8] KENDER, s. 239-240.
[9] Genellik ilkesi, sadece belirli riskleri değil, çeşitli riskleri kapsayan durumu ifade etmektedir.
[10] KARA, s. 169.
[11] ÜNAN, s. 27.
[12] CAN, Mertol, Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına Genel Bir Bakış, 1. Baskı, Ankara, 2006, s. 15; PARLAK, Eda Ceren, Tıbbi Kötü Uygulamaya ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Kadir Has Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2020, s. 55.
[13] GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki ve Cezai Sorumluluk, Ankara, 2014, s. 951.
[14] OMAĞ, Merih Kemal, Sigortacı Açısından Sigorta Sözleşmesinin Hükümleri, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına Armağan, İstanbul, 2003, s. 25-43.
[15] ÇEKER, s. 81.
[16] 2008/12 sayılı Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin Uygulanması Hakkında Genelge II.
[17] RG., T. 14.02.2020, S. 31039; Bu yönetmelik ile 28/10/2007 tarihli ve 26684 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
[18]ARAL ELDELEKLİKOĞLU, İrem, “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Mevzuatı Uyarınca Sigortacının Aydınlatma Yükümlülüğü”, MÜHF-HAD, C.18, S.1, 2012, s.393.
[19] YETİŞ ŞAMLI, Kübra, “Sigortacının Aydınlatma yükümlülüğünü Düzenleyen TTK. m. 1423 Hükmüne İlişkin Bazı Değerlendirmeler”, MÜHF-HAD, 2016, C. 22, S. 3, s. 2984.
[20] ŞENOCAK, s. 1069.
[21] KABUKÇUOĞLU ÖZER, Fatma Dilek, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu ile Karşılaştırmalı ve Gerekçeli 6327 sayılı Kanunla Değişik Sigortacılık Kanunu Şerhi, On İki Levha, İstanbul, 2012, s. 162.
[22] ÖZDAMAR, Mehmet, Sigortacının Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğü, Ankara 2009 s. 363-366.
[23] KARA, s. 182.
[24]TEKİN, Tekin,“Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Sigorta Hukukuna Dair Altıncı Kitabının Genel Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, SHD, 2005, S. 1, Türk Ticaret Kanunu Taslağı, s. 97; YAZICIOĞLU, s. 178; ÖZDAMAR, s. 356.
[25] Y.11.HD, E. 2019/5220, K. 2020/3402, T. 01.07.2020 sayılı kararında “Ayrıca TTK 1423/2. maddesine göre aydınlatma açıklamasının verilmemesi halinde sigorta ettirenin 14 gün içinde itiraz edebileceği, edilmemesi halinde sözleşmenin poliçede yazılan şartlarla yapılmış kabul edileceği, bu nedenle sözleşmenin poliçedeki şartlarla geçerli olduğunun kabulü gerektiği…” ifade edilmiştir, www.kazanci.com.tr, 25.05.2021; İstanbul BAM, 14. HD, T. 10.06.2020, E. 2018/1944, K. 2020/534 sayılı kararında da“…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesi ve Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik (SSBİY) hükümleri uyarınca davacı sigortacı sözleşmenin kurulmasından önce ve sonra karşı tarafı bilgilendirme yükümlülüğü altında olup, dava konusu poliçeler yönünden sigorta şirketince sigortalıya yeterli bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, poliçe düzenlendiğinden ve içeriğinden söz edilip edilmediği, poliçenin davalıya teslim edililip edilmediği hususlarının tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edilmediği gibi, davacının davalı yanca poliçelerin bilgisi dahilinde olduğuna ilişkin delil olarak sunulan poliçelerin iptaline ilişkin mailde adı geçen ….nin davalı ne tür bir hukuki ilişkisi olduğu hususunda gerekli araştırma yapılmaksızın ve bu surette esasa etkili deliller yeterince toplanmaksızın, taraflar arasında geçerli bir sigorta sözleşmesi kurulup kurulmadığının TTK’nın 1421. vd. madde hükümleri ile SSBİY hükümleri de dikkate alınarak değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı olarak yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde olmayıp…” denilmiştir, www.lexpera.com.tr, 25.05.2021.
[26] Y.17.HD, T. 16.12.2019, E. 2018/342, K. 2019/12026 Sayılı kararında, “6102 sayılı TTK’nun 1423/2. maddesi gereği, aydınlatma açıklamasının yapılmaması halinde sigortalının 14 gün içinde poliçeye itiraz etmesi gerektiği; anılan sürede itiraz edilmemesi halinde poliçenin yazılı şartlarla geçerli olacağının benimsendiği; davaya konu hasarın taraflar arasındaki kasko poliçesi ile verilen ek teminatın kapsamına girecek şekilde gerçekleşmediği; davacının anahtar kullanılarak araç çalınması klozunun kapsam ve şartlarına poliçe tanziminden sonraki 14 gün içinde itiraz ettiğine dair iddia ve delil de getirmediği; davacı tarafın poliçedeki ek teminatlar ve bunların kapsamı hakkında davalı sigortacı tarafından bilgilendirme yapılmamış olması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürdüğü gözetildiğinde, davacının poliçeye dayalı olarak tazminat talep edemeyeceği, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu gereği çıkartılan Bilgilendirme Yönetmeliği hükümlerine dayalı tazminat davası açmasının gerekeceği, geçersiz olduğunu ileri sürdüğü poliçeye dayalı olarak dava açmada hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar” onanmıştır, www.yargitay.gov.tr, (09.06.2021).
[27] ÖZDAMAR, s. 356.
[28] Zehra ŞEKER ÖĞÜZ/Aslıhan SEVİNÇ KUYUCU, Yeni Türk Ticaret Kanununda Sigorta Hukuku: Karşılaştırmalı, Açıklamalı, Filiz Kitapevi, İstanbul 2011, s. 24; YETİŞ ŞAMLI, s. 2992.
[29]YAZICIOĞLU, Emine, Sigortacının Bilgilendirme Yükümlülüğü, Sigorta Hukuku Sempozyumları, 1. Baskı, İstanbul, 2018, s. 412.
[30] YAZICIOĞLU, s. 412.
[31] YETİŞ ŞAMLI, s. 2998.
[32] ÖZDAMAR, Mehmet, “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Bağlamında Sözleşme Öncesi Aydınlatma Yükümlülüğünü İhlal Eden Sigortacıya Uygulanacak Yaptırım Sorunu”, İÜHFM, 2013, C. 71, S. 2, s. 355.
[33] Y. 17. HD, E. 2015/10782, T. 2016/1632, T. 15.02.2016; Y. 17. HD, E. 2018/4599, K. 2018/10438, T. 12.11.2018, www.yargitay.gov.tr, (23.05.2021).
[34] Y. 17. HD, E. 2014/25229, K. 2015/5264, T. 02.04.2015, www.yargitay.gov.tr, (23.05.2021).
[35] ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Mal ve Sorumluluk Sigortası Hukuku, Turhan Kitabevi, 8. Baskı, Ankara 2012, s. 972 .
[36] KENDER, Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, On İki Levha, 12. Baskı, İstanbul, 2013, s.178,184; ÇEKER, Mustafa, Sigorta Hukuku, Karahan Kitabevi, 5. Baskı, Adana, 2012, s.62,63.
[37] ÇEKER, s. 61; KARA, s. 187.
[38] KUBİLAY, Huriye, Özel Sigorta Hukuku, 2. Baskı, İzmir, 2003, s. 59.
[39] KARA, s. 187.
[40]KAYIHAN, Şaban, Sigorta Sözleşmesinde Prim Ödeme Borcu, Ankara 2004, s.40; KABUKÇUOĞLU ÖZER, Dilek, Mukayeseli Hukukta ve Uygulamada Hayat Sigortası, Ankara 2005, s. 218.
[41] BAHTİYAR, Mehmet, Sigorta Poliçesi Genel Koşulları, BATİDER, C. 19, S. 2, 1997, s. 90.
[42] KARA, s. 187.
[43] BAHTİYAR, s.91.
[44] ÜNAN, Samim, “Kredi (Ticari Alacak) Sigortası Genel Şartları Şerhi”, 2013, s. 114.
[45] YHGK, T. 14.03.2019, E. 2017/2477, K. 2019/306, www.yargitay.gov.tr, (09.06.2021).
[46]YALÇINTEPE, Neylan, Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2011, s.131.
[47] KARA, s. 187.
[48] CEBE, Memet Sinan, Uygulamalı Sigorta Hukuku, Ankara, 2018, s. 138.
[49] CEBE, s. 138.
[50] Y.11.HD, T. 26.01.1982, E. 1982/74, K. 1982/1125, www.kazanci.com.tr, (09.06.2021).
[51] ÇEKER, s. 86.
[52] KÖSE, Yasin, Tıbbi Kötü Uygulamanın Güvencesi: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2014, s. 86.
[53] İstanbul BAM 8. HD, T. 14.02.2019, E. 2017/1516, K. 2019/275, www.kazanci.com.tr, (09.06.2021).
[54] CAN, Mertol, Türk Özel Sigorta Hukuku, Ankara, 2009, s. 53.
[55] KENDER, s. 348.
[56] KÖSE, s. 92.
[57] OĞUZMAN, Kemal/ ÖZ, Turgut, Borçlar Hukuku I, İstanbul, 2013, s. 38.
[58] EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 24. Baskı, 2019, s. 521.
[59] ÜNAN, s. 11-12.
[60] Bu konuda bkz. KARA, Hacı, “Yargıtay ve Hakem Kararlarına göre Hekimin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2021-152-1959, s. 290.
[61] KARA, s. 371.
[62] ÜNAN, s. 66.
[63] ÜNAN, Samim, Türk Ticaret Kanunu Şerhi Altıncı Kitap, Sigorta Hukuku, C.II, Zarar Sigortaları, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2016, s. 281.
[64] YALÇINTEPE, s. 150.
[65] KARA, s. 200.
[66] Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun T. 27.02.2020, K. 2020/58 sayılı kararında, “Bir Sigorta Acentesinin müşterilerine ait kişisel verileri herkese açık sosyal medya platformlarında müşterilerinden habersiz olarak ve reklam amacıyla paylaşması nedeniyle” sigortacıyı idari para cezası ile cezalandırmıştır, www.kvkk.gov.tr, (09.06.2021).
[67] GÜVEL, Enver Alper / GÜVEL, Afitap Öndaş, Sigortacılık, Seçkin, 2012, Ankara, 6. Bası s.100-103; KENDER, s.230-247.
[68] KARA, s. 202.
[69] KARA, s. 202.
[70] YAZICIOĞLU, Emine, Tekne Sigortası Sözleşmesi, İstanbul, 2003, s. 206.
[71] SOPACI, Birgül, “Prim Ödemede Temerrüt Hali”, Türkiye’de Sigorta Hukukunun Sorunları ve Geleceği Sempozyumu, TBB, 2004, İstanbul, s. 442.
[72] KARA, s. 205.
[73] KARA, s. 207.
[74] KARA, s. 208.
[75] ÇEKER, s.108
[76]ALGANTÜRK LIGHT, Didem, “Sigorta Sözleşmesi Süresi İçinde Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2012, C. 11, S. 22, s. 3.
[77] ŞENOCAK, Kemal, Sorumluluk Sigortalarında Sözleşme Öncesi İhbar Külfeti, “Sigorta Hukuku Sempozyumları”, 1. Baskı, İstanbul, Ağustos 2018, s. 181.
[78] AYLİ, Ali, “Sigorta Ettirenin Sözleşmenin Kuruluşundaki İhbar Yükümlülüğüne İlişkin Hükümlerin TTK Tasarısı Çerçevesinden Yeniden Değerlendirilmesi”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, S.6, Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ’ye Armağan, Diyarbakır, 2005, s. 190; Y.17. HD, E. 2021/2027, K. 2021/2890, T. 17/03/2021 Sayılı kararında “….sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1435 ve devamı md. – eski TTK.1290 md.) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu…” ifade edilmiştir, www.yargitay.gov.tr, (28.05.2021).
[79] Anılan düzenlemelere göre, “Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır”.
[80] ÇEKER, s. 81 ; KENDER , s. 262.
[81] DEMİREZEN, Dilek, Hekimin Mesleki Sorumluluk Sigortası, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 75.
[82] KÖROĞLU ÖLMEZ, Belin, “Sigorta Ettirenin Beyan Yükümlülüğü”, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016, C., S. 2, s. 276.
[83] KENDER, s. 275.
[84] ÜNAN, Samim, Türk Ticaret Kanunu Taslağı’nın “Sigorta Hukuku“ Başlıklı Altıncı Kitabı Hakkındaki Düşünceler, SHD Özel Sayı: 1, 2005, s. 136.
[85] KÖROĞLU ÖLMEZ, s. 280.
[86] ŞENOCAK, s. 189;
[87] ŞENOCAK, s. 187.
[88] KENDER, s. 266; KÖROĞLU ÖLMEZ, s. 280.
[89] ŞEKER ÖĞÜZ, Zehra, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Sigorta Sözleşmelerinde Sözleşme Öncesi İhbar Görevi, İstanbul 2010, s. 155.
[90] AYDIN, Sevgican, Sözleşme Öncesi Beyan Yükümlülüğünün İhlali ve İhlal Halinde Sigortacının Hakları Özellikle Oranlama Sistemine Göre Tazminattan İndirim Hakkı, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Konya 2016, s. 406.
[91] Y. 11. HD, E. 2016/4503, K., 2017/3591, T. 12.6.2017, www.kazanci.com.tr, (28.05.2021).
[92] ÇEKER, s. 122; KENDER, s.279.
[93] ÜNAN, s.34.
[94] ŞENOCAK, s. 275.
[95] YENER, Merve İrem, Sigorta Sözleşmelerinde Rizikonun Ağırlaşması, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019 s. 85.
[96] YENER, s. 183.
[97] İMRE, Zahit, Sigorta Hukukunda Rizikonun Ağırlaşması, İÜHFM, C. XII, 1946, s. s. 289.
[98] İMRE, s. 289.
[99] ŞENOCAK, Kemal, Mal Sigortalarında Sigorta Ettirenin Zararı Önleme ve Azaltma Vecibesi, AÜHFD., C. 44, 1995, S. 1-4, s.365.
[100] ÇEKER, s.121.
[101] ÜNAN, s. 55.
[102] ÜNAN, s. 56.
[103] CEBE, s. 698.