İzmir – Kınık’ta Orman Sınırları İçerisine Alınan Taşınmazla İlgili Tazminat Davasıdır
1 Ekim 2019Trafik Kazalarında Uluslar Arası Yeşil Kart (Green Card) Sigorta Sistemi
4 Ekim 2019T.C.
SAKARYA
2.İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019 / 73 ESAS
KARAR NO : 2019 / 555 KARAR
DAVACILAR : 1- S.Y.
2- N.B.
3- A.M.Y.
4- S.Y.
5- M.Y.
VEKİLİ : AV. ÖZGÜR ERAY TAŞ
Rüstempaşa Mah. Ersin Sok. N.31 Sapanca/SAKARYA
DAVALI : SAKARYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI
VEKİLLERİ : AV. …….
DAVANIN ÖZETİ :Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi 576 Ada 106 parsel sayılı taşınmazda hisseli malik olan davacılar tarafından, taşınmazlarının Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 27.04.2010 tarih ve 5/179 sayılı kararı ile onaylanan Adapazarı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında mezarlık alanında kaldığı, söz konusu planın kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmesine rağmen bedelin ödenmediği, taşınmazın kamulaştırılması için davalı idareye yaptıkları başvuruya olumsuz cevap verildiği, bu nedenle hukuki el atmadan dolayı mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı iddia olunan zararın karşılığı şimdilik 10.000,00-TL (ıslahla 634.336,40 TL olarak arttırılan) tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ : Davanın süresinde açılmadığı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddi gerektiği savulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Sakarya 2. İdare Mahkemesi’nce, Mahkememizin 09/12/2016 tarih, E:2016/88, K:2016/1644 sayılı “Karar Verilmesine Yer Olmadığına” dair kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesince verilen 01/03/2017 tarih ve E:2017/580 – K:2017/545 sayılı kararı ile reddedildiği, kesinleşen karar hakkında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapıldığı, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/2018 tarih ve 2017/22058 başvuru numaralı kararı ile; “A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Kabul Edilebilir Olduğuna, B. Anayasa’nın 35.maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İhlal Edildiğine, C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Sakarya 2. İdare Mahkemesi’ne Gönderilmesine” karar verilmesi üzerine yeniden yargılaması yapılmak üzere Mahkememiz esasına kaydedilen dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:
Davalı idarenin süre itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi.
Dava, davacıların hissedar maliki oldukları Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi 576 Ada 106 parsel sayılı taşınmazın, uygulama imar planında mezarlık alanı olarak belirlenmesi nedeniyle uğranılan 10.000,00-TL (ıslahla, 634.336,40-TL’ye artırılan) maddi tazminatın dava tarihinden kesinleşme tarihine kadar yasal, kesinleşme tarihinden sonra ise kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu Ek Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmü yer almıştır.
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), benzer bir mülkiyet hakkı ihlali iddiasıyla açılmış olan, Hakan Arı/Türkiye Davasında (Başvuru No:13331/07) 11.1.2011 tarihinde verdiği kararda, “…. başvuran mülkiyet hakkına karşı orantısız bir müdahalenin yapıldığını öne sürmektedir. Hükümet, mülkiyetten yoksun bırakma gibi bir durumun söz konusu olmadığını ve başvuranın arazisini kullanmaya ve fidanlık olarak ekip biçmeye devam edebileceğini savunmaktadır.
AİHM’ye göre başvuranın mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur.
Taşınmazın şehir imar planında okul yapımı için öngörülmesi yalnızca imar yasağından etkilenmesine yol açmamış, aynı zamanda araziden istifade edilmesini de olanaksız hale getirmiştir.
Geriye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edilip edilmediğini tespit etmek kalmaktadır.
AİHM, başvuranın taşınmazına el atılmaması nedeniyle re’sen gerçekleşmiş bir müdahalenin olmadığını gözlemlemektedir. AİHM, bunun yanı sıra mülkiyetin transferini gerçekleşmemiş olduğu ihtilaf konusu davayı görünenlerin ötesine geçerek gerçek yüzüyle inceleyeceğini belirtmektedir. AİHM, bu bağlamda, başvuran tarafından öne sürülen durumun etkilerinin mülkiyet hakkına yönelik kısıtlamalardan ileri geldiğini, gayrimenkulün değeri ile ilintili olduğunu ve sonucu itibarıyla bütün olarak taşınmazın kullanılabilirliğini azalttığını anımsatır.
AİHM, buna karşın, özüne yönelik kayba uğrasa da mezkur hakkın kaybolmadığını not etmektedir.
Dile getirilen bütün bu tedbirlerden başvuranın mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı gibi bir çıkarımda bulunulamamaktadır. Başvuran ne taşınmazına erişim hakkını ne de onun maliki olmayı kaybetmiş, esasen taşınmazın satışı konusunda sıkıntı yaşamıştır. …..
AİHM, yine de başvuran tarafından dile getirilen durumun Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesinin ilk cümlesi kapsamına girdiğini ifade etmektedir.
AİHM, kamu yararının gerekleri ile başvuranın temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini incelemeye alacaktır (…..)
Başvuranın imar iznini elde etme konusunda meşru bir beklentisi bulunmaktadır. Zira okul inşaatının öngörüldüğü şehir imar planını müteakip kamulaştırma amacıyla sonradan araziye imar yasağı getirilmiştir. Bu yasak halen sürmektedir.
AİHM, başvuranın ilgili bütün bu dönem boyunca mülkiyetinin akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiğini gözlemlemektedir. İlk etapta idari bütçe kaynaklarının yetersizliği nedeniyle mezkur arazi kamulaştırılamamış, ikinci süreçte belediyenin 22 Eylül 2005 tarihinde kabul ettiği yeni şehir imar planına göre başvuranın taşınmazı bir kez daha okul yapımı kararından etkilenmiştir.
AİHM, bu bağlamda, Hükümet tarafından iç hukukta başvuranın taşınmazının belirsizliğini telafi edecek herhangi bir hukuki kararın alındığı dile getirilmemiştir.
AİHM, söz konusu bu durumun, başvuranın mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanmasının önünde engel teşkil ettiğine ve arazinin satış şansı da dâhil, sonucu itibarıyla taşınmazın değerini hatırı sayılır ölçüde azalttığına itibar etmektedir.
Ayrıca başvuranın uğradığı kayıp hiçbir tazminat miktarı ile giderilmemiştir.
Bütün bu sözü edilenler AİHM’yi başvuranın, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kaldığı yönünde düşünmeye sevk etmektedir.
AİHM, bu nedenle Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmaktadır.” gerekçesiyle Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.
Bu arada, benzer uyuşmazlıkların adli yargıda dava konusu edilmeleri üzerine adli yargı yerlerinin ve Yargıtay’ın, konuyu çözümsüz bırakmamak amacıyla uyuşmazlıklara medeni hukuk kuralları çerçevesinde çözümler getirmeye çalıştığı görülmektedir.Konunun en belirgin şekilde tartışıldığı ve karara bağlandığı örnek ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662K:2010/651 sayılı kararıdır. Bu kararda; “… uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan İdarece engellendiği kuşkusuzdur.
Yukarıda açıklandığı üzere, malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı olarak müdahalenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.
Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir.” gerekçesiyle söz konusu uyuşmazlıkları “kamulaştırmasız el koyma” kapsamında değerlendirmiş ve idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibinin, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği sonucuna varmıştır.
Bununla birlikte, benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak yine adli yargıda açılan davalarda, görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkmış, uyuşmazlığı inceleyen Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından da, 09.04.2012 tarih ve E:2012/41, K:2012/77 sayılı ve 09.04.2012 tarih ve E:2011/238, K:2012/63 sayılı kararlarında olduğu gibi, yukarıda belirtilen konularda idari yargı görevli bulunmuştur.
3194 sayılı İmar Kanunuyla yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla anılan Kanunun 7. ve 8. maddeleriyle, belirli nüfus kriterini aşan belediye ve valiliklere imar planları hazırlama ve yürürlüğe koyma yükümlülüğü getirilmiştir.
Aynı Kanunun 10. maddesinde: “Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.” hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkanları dahilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her halde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır.(…)” hükmü yer almaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacıların müştereken maliki oldukları Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi 576 Ada 106 parsel sayılı taşınmazın Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 27.04.2010 tarih ve 5/179 sayılı kararı ile onaylanan Adapazarı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında mezarlık alanı olarak belirlendiği, söz konusu planın kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçmesine rağmen bedelin ödenmediği, taşınmazın kamulaştırılması için davalı idareye yapılan başvuruya olumsuz cevap verildiği, bu nedenle hukuki el atmadan dolayı mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı iddia olunan zararın karşılığı şimdilik 10.000,00-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememizin 13.05.2019 tarihli ara kararı ile uyuşmazlığın çözümlenebilmesi ve mülkiyet hakkı belirsiz süreyle kısıtlanan taşınmazın değerinin tespiti amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, bilirkişi olarak seçilen ………. (Harita Mühendisi), ……….. (İnşaat Yüksek Mühendisi) ………… (Gayrimenkul Değerleme Uzmanı), tarafından mahallinde yapılan keşif sonrası hazırlanan 16.07.2019 tarihli tarihli bilirkişi raporunda özetle;
“4.DAVA KONUSU TAŞINMAZIN CİNSİ VE ALANI:
576 ada 106 parsel sayılı taşınmaz Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi sınırları içinde ve tapu kaydında 11.682,07 m2 miktarında olup Tarla niteliğinde kayıtlıdır.
Taşınmazın evveliyatının araştırılması sonucunda; taşınmazın ifraz işlemi sonucunda 04.03.2009 tarih ve 4361 yevmiye no ile 11.639,26 m² yüzölçümlü olarak Tarla vasfında tescil edildiği, 3402 sayılı Kadastro Kanununun EK 1. maddesi (Sayısallaştırma) gereği Yüz Ölçüm ve Cins Değişikliği İşlemleri sonucunda 14.11.2018 tarih ve 23840 yevmiye no ile aynı parsel numarasında 11.682,07 m² yüzölçümlü olarak Tarla vasfında tapuya tescil edildiği tespit edilmiştir.
Adapazarı Belediye Başkanlığının 01.07.2019 tarih ve E.15770 sayılı yazısında söz konusu taşınmazın;
1/1000 Ölçekli Uygulama imar planı içerisinde kaldığı,
Belediye sınırları içinde kaldığı,
Belediye hizmetlerinden yararlandığı,
Meskun mahalde bulunmadığı,
2016 Yılı emlak vergisine esas asgari m2 değerinin 3,78TL olduğu belirtilmiştir.
Keşif günü heyetimizce yapılan inceleme sonucu söz konusu yerin; belediye yazısının aksine meskun sahada kaldığı ve etrafında yapılaşma olduğu, ayrıca belediye yazısında belirtildiği gibi belediye çöp toplama ve altyapı hizmetlerinden yararlandığı tespit edilmiştir. (…)
Keşif sırasında yapılan gözlemlerden dava konusu taşınmazın belediye mücavir alan sınırı içerisinde, meskun mahalde bulunduğu, aynı zamanda belediye hizmetlerinden faydalanmakta olduğu (elektrik, yol, su, çöp toplama vb.), Adapazarı-Kaynarca yoluna cephesinin bulunduğu tespit edilmiştir. Dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında kaldığı da göz önüne alındığında heyetimiz tarafından taşınmazın ARSA vasfında olduğu, bu nedenle arsa olarak değerlendirilmesi gerektiğine kanaat getirilmiştir.
5.EMLAK VERGİ BEYANI
Dava dosyasında bulunan, Adapazarı Belediyesinin 01.07.2019 tarih ve E.15770 sayılı yazısında Tekeler Mahallesi 576 ada, 106 parsel sayılı taşınmazın 2016 yılı emlak vergi rayiç değerinin 3,78 TL olduğu belirtilmiştir.
6.TAŞINMAZIN ÖZELLİKLERİ KIYMETİNE ETKİ EDEN NİTELİK VE UNSURLAR
Dava konusu taşınmaz, Adapazarı Belediyesi mücavir alan sınırlarında bulunan Tekeler Mahallesi içerisinde, Adapazarı- Kaynarca yoluna kuzey yönden cepheli, Mobilyacılar Sanayi Sitesine 500 metre, Enka Okulları Kampüsüne 1000 metre, Dağdibi Camiine 2700 metre, Sakarya Valilik Kampüsüne 6300 metre mesafededir. Taşınmaz meskun mahalde olup, etrafında yapılaşma vardır ve belediye hizmetlerinden yararlanmaktadır.
7. (…) EMSALLERİN İNCELENMESİ:
Emsaller incelendiğinde 1,2,3 ve 4 nolu emsallerin satış tarihleri dava tarihinden sonra olduğu için değerlendirmeye alınmamıştır. Bu nedenle heyetimiz tarafından daha önce Sakarya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/531 Esas sayılı dosyasında da kullanılan 5 numaralı emsalin re’sen emsal olarak kullanılmasına karar verilmiştir. (…)
5 Nolu emsal incelendiğinde, dava konusu parselle aynı mahallede olup dava konusu parsele 4 km mesafededir. Geometrik olarak dar uzun, Sakarya Çevre yoluna 80 metre mesafede Zirai Aletler Sanayi Sitesine 750 metre mesafede, çevresinde ufak sanayii yapılarının bulunduğu belirlenmiştir. Bulunduğu konum ve çevresel özellikleri dava konusu parsele göre daha gelişmiş durumdadır.
Tekeler Mahallesi, 15 ada, 93 parsel sayılı taşınmaz Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi sınırları içinde ve tapu kaydında 957,00 m2 miktarında olup tarla niteliğinde kayıtlıdır.
Adapazarı Belediye Başkanlığının 01.07.2019 tarih ve E.15770 sayılı yazısında emsal konusu taşınmazın;
Adapazarı Kent Merkezi 1/1000 Ölçekli Revizyon Uygulama imar planı içerisinde kaldığı,
Belediye sınırları içinde kaldığı,
Belediye hizmetlerinden yararlandığı,
Meskun mahalde bulunduğu,
E=1.00, Yençok= 10,00m ve Max katsayısı =2 yapı nizamına tabi olduğu,
2016 Yılı emlak vergisine esas asgari m2 değerinin 3,78 TL olduğu belirtilmiştir.(…)
Dava konusu ve emsal taşınmazın her ikisi de kadastro parseli olduğu için DOP kesintisi yapılmayacaktır.
8.KIYMET TAKDİRİ:
Dava konusu taşınmazın ve kıyası emsalin aşağıda belirtilen özelliklerinin kıyaslanması sonucunda; (…) dava konusu taşınmazın dava tarihi olan 05.01.2016 tarihindeki (m2) değerinin 81,45 TL/m2 olduğu,
Tekeler Mahallesi 576 ada 106 parsel sayılı taşınmaza komisyonumuzca kamulaştırma bedeli olarak 951.504,60– TL değer tespiti yapılmıştır.
Sonuç olarak, davacılara ödenecek bedelin 04.02.2019 Tarihli taşınmaza ait tapu kaydına göre hissedarlar arasındaki dağılımı aşağıda verilmiştir. Tabloda davacılar koyu renkle belirtilmiş olup, buna göre davacıların hissesine düşen toplam bedel 634.336,40 TL olmaktadır.
Hissedar Adı Hisse Oranı Hissesine Düşen Miktar
S.Y. 3/24 118.938,08 TL
S.Y. 3/24 118.938,08 TL
N.B. 3/24 118.938,08 TL
A.M.Y. 3/24 118.938,08 TL
M.Y. 3/24 158.584,10 TL
olmak üzere Toplam 634.336,40-TL olarak belirlenmiştir.” yönünde tespitlere yer verilmiştir.
Mahkememizce, bilirkişi raporuna karşı davalı idarece yapılan itirazlar yerinde görülmemiş olup, bilirkişi raporları karara esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte bulunmuştur.
Davacıların Mahkememize sunduğu 05.08.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile başlangıçta 10.000-TL olarak açtıkları davalarını 624.336,40-TL artırarak 634.336,40-TL tazminatın dava tarihinden kesinleşme tarihine kadar yasal, kesinleşme tarihinden sonra ise kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsilini talep ettikleri anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacıların hissedar maliki oldukları Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, Tekeler Mahallesi 576 Ada 106 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi olan 05.01.2016 tarihi itibariyle hesaplanan değerinden davacıların hisselerine isabet eden toplam 634.336,40-TL maddi tazminatın, 10.000-TL’lik kısmı için dava tarihinden itibaren, ıslahla artırılan 624.336,40 kısmı için ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 11.08.2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, davacıya ödenmesine hükmolunacak tazminat tutarının, taşınmazın idare adına tapuda tescil edilmesi sırasında kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktar olarak kabul edilmesi ve buna göre işlem yapılması da zorunludur.
Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi’nin 05.04.2019 tarih ve 30736 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 20.12.2018 tarih ve E:2016/181 – K:2018/111 sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Ek 1.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesi dışında kalan kısımlarının Anayasaya aykırı olduğuna karar verilerek iptaline karar verildiği, iptal kararının Mahkeme harçları ile belirlenecek vekalet ücretinin maktu olarak belirlenmesine ilişkin aynı Kanunun Geçici 6.maddesinin 7.fıkrasına atıf yapan Ek 1.maddesinin 3. fıkrasını da kapsadığı gözetildiğinde, bakılan davada hesap edilecek mahkeme harçları ve vekalet ücretinin nispi olarak belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, 634.336,40-TL maddi tazminatın 10.000-TL’lık kısmı için dava tarihi olan 05.01.2016 tarihinden, 624.336,40-TL’lik kısmı yönünden ise ıslah dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 11.08.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline, hüküm altına alınan tazminat miktarı (634.336,40-TL) üzerinden hesaplanan 43.331,50-TL nispi karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20-TL karar harcı ile ıslah sırasında yatırılan 10.662,15-TL tamamlama harcı toplamı olan 10.691,35-TL harcın mahsubu sonucu kalan 32.640,15-TL’nin davalı idareden tahsili için ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına, dava ve istinaf aşamasında aşağıda dökümü yapılan toplam 3.354,95.-TL yargılama gideri, davacının davanın başında yatırdığı 10.691,35.-TL nispi karar harcı ile kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan …………..-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine, artan keşif ve posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere, 11/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.