Çorlu’da Bulgar Plakalı Tur Otobüsünün Neden Olduğu Kaza Nedeniyle Açılmış Manevi Tazminat Davasıdır
1 Ekim 2019Anayasa Mahkemesinin Hak İhlali Kararı Sonrasında Büyük Şehir Belediyesi Yönünden Neticelendirilen Kamulaştırmasız El Atma Davasıdır
1 Ekim 2019TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
KINIK
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/173 Esas
KARAR NO : 2018/158
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ : Av. ÖZGÜR ERAY TAŞ – Rüstempaşa Mah.Ersin Cad.No:31 54600 Sapanca/ SAKARYA
DAVALI : KINIK MALMÜDÜRLÜĞÜ – Hükümet Konağı Kat:2 Kınık/ İZMİR
VEKİLİ : Av. ……. – İzmir Muhakemat Müdürlüğü Sgk Blokları A Blok Kat: 4-5 35000 Konak/ İZMİR
DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Zilyetliğe Dayalı)
DAVA TARİHİ : 08/11/2016
KARAR TARİHİ : 05/09/2018
Mahkememizde görülmekte bulunan Tapu İptali Ve Tescil (Zilyetliğe Dayalı) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili tarafından mahkememize sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ait İzmir İli Kınık İlçesi İbrahimağa Mahallesi (Köyü) Değirmendere mevkiinde bulunan, tapunun cilt 74, sayfa 16, sıra 1 de kayıtlı bulunan 275700 m2 yüzölçümündeki “içinde 795 zeytin ağacı bulunan tarla” vasıflı taşınmazı üzerinde hiçbir kısıtlayıcı şerh olmadan 21.08.1996 tarihinde ………’dan tapuda devir ve satın aldığını, Bilahare taşınmazın bulunduğu yörede yapılan kadastro çalışmalarında, bahse konu tapu kaydı esas alınarak müvekkili adına her hangi bir tespit yapılmadığını, bu nedenle Kınık Kadastro Mahkemesinde açılan 2006- 39 esas No.lu tespite itiraz davasının müvekkili aleyhine neticelendiğini, mevcut durum itibariyle müvekkilinin tapu senedine bağlı bulunan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini, Bu aşama itibariyle müvekkilinin taşınmazının orman statüsünde olduğunu ve taşınmaza karşılık hiçbir tazmin olgusunun gerçekleşmediğini, Bu nedenle; davaya konu taşınmazın değerinin Kınık Kadastro Mahkemesinin 2006- 39 esas sayılı dava dosyasının kesinleştiği tarih dikkate alınarak hesaplanacak olan bedelinin tazminat olarak müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın ham toprak vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıtlı olduğunu, davacının iddia ettiği gibi tapu senedine bağlı bir mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini, somut olayda tapu sicilinin hatıl tutulmasından bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, doğmamış bir hakkın yitirilmesinden de söz edilemeyceğinden MK nun 1007. Maddesinin yasal şartlarının bulunmadığını bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahallinde 17/07/2018 tarihinde keşif icra olunmuştur.
Keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ……….. beyanında: “Kayalıkların alındaki ağaçlık alan …………’ya aittir. Ben yaşım dolayısıyla bu yerin sınırlarını net olarak bilmiyorum. …………… bu yeri kimden hangi tarihte aldığını bilmiyorum. Bu yer zeytinlik ve mera olarak kullanılırdı. 1998 seçimlerinde ……… Bey bana gelerek kesim yapmak istediğini, tapusunun olduğunu ancak Orman Müdürlüğü orman vasfında olduğundan kesim yapmasına izin vermedi. Yerin kaç dönüm olduğunu bilmemekle birlikte 225 veya 275 dönüm diye hatırlıyorum. Dava konusu taşınmazı hangi yıllarda kullandıklarını bilmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahalli bilirkişi İbrahim Çelik beyanında: “Dava konusu nerden nereye olduğunu gösteremiyorum. Burası tarım için kullanılacak, ekilip biçilecek bir yer değildir. Yeri kimden aldığını bilmiyorum. 8-10 yıl önce aldı diye hatırlıyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dosyaya sunulan fen bilirkişisi, ziraat mühendisi bilirkişisi, orman yüksek mühendisi bilirkişisi, SPK değerleme uzmanı bilirkişinden oluşan bilirkişi heyeti raporunda; “A ile gösterilen bölümünün bulunduğu Musacalı Mahallesinde (Köyünde) orman tahdidinin 3116 sayılı yasaya göre 1943 yılında yapılıp, ilan edilerek 1945 yılında resmi gazetede yayınlanarak kesinleştiği ve tapu zabıt defterine tescilinin yapıldığı, A ile gösterilen bölümünün Musacalı Mahallesi (Köyü) kadastro çalışma alanında “Asarlık ve Kaldırım Devlet Ormanı” sınırları içerisinde kaldığı,Arazi tapulama çalışmalarının (kadastrosunun) 1978 yılında 766 sayılı tapulama kanunu çerçevesinde yapılıp, bu çalışmalar sonucunda oluşan parsellerin askı ilanları yapılıp 1978 yılında tapu kütüklerine tescillerinin yapıldığı,1978 yılında yapılan Arazi tapulama çalışmalarında (kadastrosunda) dava konusu yere ait olduğu belirtilen tapu kaydının tatbik edilmediği görülmüştür. B ile gösterilen bölümünün bulunduğu İbrahimağa Mahallesinde (Köyünde) orman tahdidinin ilk defa 3116 sayılı yasaya göre 1943 yılında yapılıp, ilan edilerek 1945 yılında resmi gazetede yayınlanarak kesinleştiği ve tapu zabıt defterine tescilinin yapıldığı, Daha sonra 2006 yılında 3402 sayılı kanunun 5304 sayılı kanun ile değişik 4. maddesine göre 1943 yılında 3116 sayılı yasaya göre yapılmış eski tahdidin aplikasyonu ile orman sınırlarının belirlenmesi ve Arazi kadastro çalışmalarının yapıldığı, Bu çalışmada orman sınırlandırmasına ait tespit tutanaklarının 20.06.2006- 19.07.2006 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleştiği ve orman parselinin 138 ada 1 parsel no ile Devlet ormanı olarak zabıt defteri ve tapu kütüklerine aynen aktarıldığı,Bu çalışmada arazi kadastro çalışmalarına ait tespit tutanaklarının ise 29.07.2006- 28.08.2006 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleştiği ve tapu kütüklerine tescillerinin yapıldığı,Daha sonra 6831 sayılı Orman Kanununun 3302 sayılı yasa ile değişik 2/B madde uygulama çalışmalarının 2008 yılında yapılarak, 05.07.2011- 05.01.2012 tarihleri arasında ilan edildiği ve kesinleşmiş olduğu, İbrahimağa Mahallesinde (Köyünde) kesinleşen 2/B parsellerinde Kullanım kadastrosu yönünden 2012 yılında yapılan arazi kadastrosu çalışmalarının 23.10.2012- 21.11.2012 tarihleri arasında ilan edildiği ve kesinleşmemiş olduğu görülmüştür.Dava konusu B ile gösterilen bölümün tahdidi kesinleşen 138 ada 1 parsel No.lu “Erikçe ve Kocaavlu Devlet Ormanı” sınırları içerisinde kaldığı, 2/B çalışmaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmadığı,2006 yılında yapılan Arazi kadastro çalışmalarında) dava konusu yere ait olduğu belirtilen tapu kaydının tatbik edilemediği görülmüştür. Tapu kaydı hudutları itibariyle dava konusu taşınmaza kısmen uymasına rağmen;( Y. 20. HD. , 24.05.1993, 1993 / 4682 – 4640 ) Sayılı Kararında;“ Öncesi orman olan bir taşınmazda oluşan tapu kaydının varlığı özde o taşınmazın orman olma olgusunu ortadan kaldırmaz. Kaldı ki 1945 yılında yürürlüğe giren 4785 sayılı yasa tüm ormanları devletleştirdiğinden ve dava konusu taşınmazda iadeye tabi yerlerden olmadığından, tapu kaydı hukuki değerini yitirmiştir. “denilmektedir.Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ve geldisi olan kök tapu kaydının 27.05.1934 tarihli olup, 1945 yılından önce alınmış olduğu görülmüştür.Dava konusu yerin evveliyatının orman olduğu ve 1943 yılında yapılıp kesinleşen Devlet ormanı sınırları içerisinde kaldığı, Devlet ormanları özel mülke konu olamayacağından taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle yukarıda belirtilen Yargıtay Kararına göre mevcut tapu kaydının hukuki bir değer taşımadığı tespit edilmiştir. Ziraat ve SPK değerleme uzmanı bilirkişilerin yaptığı tespitlere göre, Dava konusu yerde bulunan yabani zeytin ağaçlarının doğal yollarla oluştuğu, dava konusu yerin muhtelif orman ağaçları ile kaplı olmasından dolayı sayılmasının mümkün olmadığı, ancak dava konusu tapu kaydında bulunan zeytin ağacı sayısı üzerinden değer hesaplanması istenebileceği,Fakat ekonomik verim halinde zeytin ağacı tespit edilemediği, Bu sebeple zeytin ağacı değer hesaplamasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir.Bu nedenle; – Dava konusu yerin evveliyatının orman olduğu ve 1943 yılında yapılıp kesinleşen Devlet ormanı sınırları içerisinde kaldığı, Devlet ormanları özel mülke konu olamayacağından, Baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve her hangi bir tazminatın söz konusu olamayacağı, dava konusu yerde tazminata konu bir rayiç değerinin de tespit edilmesinin mümkün olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı” şeklinde rapor ibraz edilmiştir.
Davacı vekilinin itirazları üzerinde dosyada yeniden bilirkişi raporu aldırılmış, sunulan 04/01/2018 tarihli gayrimenkul değerleme uzmanı ve ziraat mühendisi bilirkişisi ortak raporlarından dava konusu taşınmazda bulunan 795 adet ağacın odun değerinin ortalama 47.700,00 TL olabileceğini, arazi değerinin 294.998,85 TL olabileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davacı kadastro işleminden önce elinde bulunan tapuya aykırı tescil nedeni ile dava açmıştır. Kadastro Kanunu 12/4. maddeye göre Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler ve bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz. Dava konusu taşınmazın kadastrosu tamamlanmış ve Kadastro Mahkemesinin kararından sonra da kesinleşmiştir. Bu durumda davacının dayandığı tapu kaydının artık bir hükmü kalmamıştır. Tesbiti iptal edilen taşınmazın 275.700. m2 lik bölümünde davacı hak sahibi ve zararı bulunduğu kesindir. Mülkiyetin kaybedildiği tarihte taşınmazın mevkii ve koşullara göre getirebileceği net geliri esas alınarak zemine (zirai gelir yöntemiyle) değer biçilmiş, 795 adet ağacın odun değerinin ortalama olarak 47,700,00-TL olduğu, 1 da arazi değerinin 1.350,00-TL, 218,51767 da arazi değerinin de 294.998,85 TL olduğu belirtilmiştir. Zararın tapunun iptaline ilişkin kararın kesinleştiği tarihte oluştuğu anlaşıldığından, 20/08/2012 tarihinden itibaren faiz işletilerek, davacının talebi de dikkate alınarak taleple bağlılık ilkesi gereğince aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
Davacı için toplam ………- TL’nin 20/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davalı hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça peşin yatırılan toplam 170,78- TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan ………….-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafça yapılan bilirkişi masrafı, posta masrafı, davetiye gideri ve keşif masraflarından oluşan toplam 2.150,00-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansından varsa arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.05/09/2018