ORMAN ŞERHİ OLAN TAŞINMAZIN BİLEREK TAPUDA SATIN ALINMASI DURUMUNDA DAHİ, SATICIYA KARŞI SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME DAVASI AÇILABİLECEĞİNE DAİR EMSAL KARAR
3 Ekim 2024Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
2023/137 Esas sayılı dosyası ile
BİRLEŞTİRİLMİŞTİR.
T.C.
SAKARYA
1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/313
KARAR NO : 2024/478
HAKİM :
KATİP :
DAVACILAR : 1- ….. – Serdivan/ SAKARYA
2- ….. – Serdivan/ SAKARYA
3- ….. – Serdivan/ SAKARYA
VEKİLİ : Av. ÖZGÜR ERAY TAŞ –
DAVALI : ….. ANONİM ŞİRKETİ – KOCAELİ
VEKİLLERİ : Av. ….. – Kadıköy/İSTANBUL
Av. ….. – Kadıköy/İSTANBUL
Av. ….. – Kadıköy/İSTANBUL
ASLİ MÜDAHİL : …… SİGORTA ŞİRKETİ – İSTANBUL
VEKİLİ : Av. ….. – Zeytinburnu/İSTANBUL
İHBAR OLUNAN : ….. – Çekmeköy/İSTANBUL
VEKİLLERİ : Av. …..
Av. …..
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat), Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Hizmetin Ayıplı Olmasından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/08/2020
KARAR TARİHİ : 03/12/2024
BİRLEŞEN SAKARYA TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NİN 2023/137 ESAS SAYILI DOSYASI AÇISINDAN;
DAVACI : …….. – Serdivan/ SAKARYA
VEKİLİ : Av. ÖZGÜR ERAY TAŞ –
DAVALI : ….. SİGORTA ŞİRKETİ – İSTANBUL
DAVA : Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Hizmetin Ayıplı Olmasından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/03/2023
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2024
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat), Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Hizmetin Ayıplı Olmasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili ….., ….. kanama olduğu için ……. nezdindeki ……..Özel ……’ne başvuru yaptığını, müvekkiline öncelikle kolonoskopi yapıldığı ve bölgeden parça alındığını, yapılan incelemede, alınan parçada kötü huylu kanser uru olduğu belirtilerek, öncelikle 25 seans radyoterapi (ışın terapisi) ve kemoterapi tedavisi görmesi gerektiğinin ifade edildiği, bu sürecin tamamlandığı, tedavi sonrasında 20 Şubat tarihinde ameliyat olmasına karar verildiği, bu kararın hastane komitesi tarafından değerlendirme sonucu alındığı bu sürecin sonunda, iki ay içerisinde sosyal yaşam anlamında bir sıkıntı yaşanmayacağının söylendiği, 20 Şubat sabahı, şifahen 4 ile 5 saat arasında Robotik Cerrahi ile ameliyat sürecinin gerçekleştirileceğinin belirtildiği, ancak ameliyatın 8 saat 45 dakika sürdüğü, bu arada ameliyat için önce robotik cerrahi denmesine rağmen, daha sonra davacıya sorulmadan genel cerrahi olarak işlem yapıldığı, ameliyat sonrası yaklaşık 13 kg ödemler ile bir gün yoğun bakımda kalma durumu olduğu, ameliyattan iki gün sonraki değerlere bakıldığını, geçici olarak diyalize girmesi gerektiğinin söylendiği, ameliyattan önce yapılan tüm tetkiklerde böbreklerin normal boyutta ve çalışma düzeninde yerinde olduğu, ameliyat öncesinde ve operasyon sonrasında böbreklerle ilgili herhangi bir risk olabileceği ile ilgili yazılı veya sözlü hiç bir bildirimde bulunulmadığı, ameliyat sonucunda müvekkilinin diyalize girmek zorunda kaldığı, yetkililer de şaşırarak ilk defa böyle bir durum yaşadıklarını belirttiği, müvekkiline bu durumun geçici olduğu ve iyileşeceği ifade edilerek yaklaşık 3 ay boyunca oyalama dönemi olduğu, Gazi Üniversitesine giderek muayene olduğunda ömür boyu böbreklerinin artık diyalize ihtiyacı olacağının bildirildiği, müvekkilinin şu anda %96 oranında engellilik raporunun olduğu, haftanın üç günü, günde 4 saat diyalize girdiği, hayatının sonuna kadar bu şekilde yaşaması gerektiği, müvekkilinin katedral enfeksiyon kapması nedeni ile 4 defa geçici felç geçirdiği, kendisinin beyaz yakalı olarak çalıştığı ancak sağlık problemleri nedeni ile çalışamadığı ve aile düzeninin de son derece bozulduğu, dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğa başvuru yapıldığı, görevli ve yetkili mahkemenin Sakarya Tüketici Mahkemesi olduğu, …….Özel ….. Merkezinin, …… nezdinde özel bir hastane olduğu, dava vekalet akdine dayalı olduğundan 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu ve yasal süresi içinde dava açıldığı, hekim ya da hastanenin özen yükümlülüğüne aykırı davrandığının tespit edildiği, zararın tamamından sorumluluğu için yeterli olduğunun kemikleşmiş içtihatlar ile sabit olduğu, davacının sağlık durumu sebebi ile eşi ve çocuğunun olumsuz etkilendiği, davacının resmi gelirinin mevcut olduğu davalı taraf tam kusurlu kabul edilerek mahkemece engellilik oranının tespitine müteakip rapor alınması gerektiği, tarafların sosyal – ekonomik durumu ile birlikte zararın ağırlığı ve davacının kusursuz oluşu dikkate alındığında uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, davalı taraf önemli bir ameliyat için ciddi bir bedel almasına rağmen karşılığında müvekkilinin sağlığını daha kötü bir hale getirdiği, müvekkili durumundaki hastanın davalı hastanenin çalışanı olan doktordan, titiz, dikkatli ve özenli davranmasını bekleme hakkına sahip olduğu, ancak olayda; gerekli özenin gösterilmediği ve operasyon sırasında böbreklerin desteklenmediğinin açık olduğu, aydınlatılmış onam hususunun da yerine getirilmediğinden davalı taraf adam çalıştıranın sorumluluğu ilkesi kapsamında tüm zarardan sorumlu olduğu, iş bu davada tıbbi uygulamadan dolayı davalı özel hastanenin …. faiz ile sorumlu olduğunun kemikleşmiş içtihatlar ile sabit olduğu, davaya konu olay komplikasyon olarak değerlendirilse dahi salt aydınlatılmış onam eksikliği nedeniyle davalı taraf maddi ve manevi zararların tamamından mesul olduğu, son derece önemli bir operasyon için öncesinde, devamında ve sonrasında yapılması gerekenlerin gerektiği gibi yapılmadığı, davalı hastanenin çalışanları tarafından, hatalı bir ameliyat yapıldığının açık olduğu, operasyon sırasında böbreklerin desteklenmemesinin de son derece ağır bir ihmal olduğu, müvekkiline müdahalenin amacı, süreci, niteliği, sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilmediği, salt ameliyata rıza istemenin yeterli olmadığı, komplikasyonların da izah edilmesin gerektiği, sağlıkla ilgili her türlü girişim, aydınlatılmış onamı ile yapılabileceği, aydınlatılmış onamda ise ispat külfetinin hekim ya da hastanede olduğu, dava konusu olayda hastaya kendi başına ve yakınları ile herhangi bir baskı altında kalmadan operasyonu ve muhtemel risklerinin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi için makul bir süre verilmeden operasyona alındığı, hastaya risk aydınlatmasının yasal düzenleme doğrultusunda yapılmadığı, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçların da açıklanmadığı, hasta onam formunda belirtilen operasyon süresi, başarı oranı, operasyon türü hususları ile gerçek durumun birbiriyle örtüşmediği, hatalı tıbbi teşhis ve tedavi ile birlikte Avrupa Biyotıp Sözleşmesi ve Adli Tıp Kuralları ile Yargıtay içtihatları uyarınca, yasaya uygun rıza ve bilgilendirme işlemi yapılmayarak cerrahi müdahale yapılması nedeniyle hastanın ağır derece de engelli kalması sonucunun ortaya çıktığı iddiasında bulunulmuş, tahsilde tekerrürlük olmamak üzere ve dava dışı diğer sorumlularla birlikte müşterek ve müteselsilen sorumluluk ilkesi kapsamında, tüm davacılar için toplam 450.000,00TL manevi tazminatın ve sadece …… yönü ile efor kaybı/iş göremezlik maddi zararı uyarınca fazlaya dair haklar saklı tutularak şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın, hatalı işlem tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek …. faiz ile beraber tüm yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup, davalının mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde; davacı ……’in böbrek rahatsızlığı ve diyaliz tedavisi olmak zorunda kalması ile kendisinin aydınlatılması ve onam alınması, onamın içeriği arasında herhangi bir ilişki, illiyet bağı olmadığını, davanın öncelikle bu sebepten dolayı reddi gerektiğini, müvekkili nezdindeki hasta dosyası içeriğine göre, davacı ……, dava konusu ameliyat öncesinde, bir yıldan beri olan …. yara ve akıntı nedenleri ile rahatsızlığı olan bir kişi olduğunu, ayrıca davacı hastanın, ameliyat öncesinde hipertansiyon ve ailevi akdeniz ateşi hastalığı nedenleri ile Ecoprin tbl, Ultrox (rosuvastatin) 10 mg caps kullandığını, Apendektomi, Kolesistektomi, İnguinal herni, ….. ameliyatları mevcut olduğunu, hastanın vücut kitle indeksinin 40 olduğunu, dolayısıyla hastada obezite de mevcut olduğunu, davacı hastanın 2019 yılı Ekim ayında başvurusu üzerine muayenesi tetkikleri ve sonrasında biyopsi yapılmış ve lokal ileri denilen T3N1M0( Evre 3b) ….. kanseri tanısı konulduğunu, bu değerlendirmeler sonrasında 06/11/2019 da onkoloji konseyinde değerlendirilen hastaya ameliyat öncesi sistemik kemoterapi ve radyoterapi yapıldığını, bu tedaviden sonra son kontrolleri yapılıp 20/02/2020 de ameliyat edildiğini, davacıya yapılan ameliyat da bir an önce yapılması gereken, zorunlu bir ameliyat olduğunu, hastalığın çok kısa bir süre içinde ileri evreye geçmesi ve hastanın ve ailesinin çok daha kötü sonuçlarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu, hasta böbrek hasarı riskini bilseydi dahi bu ameliyatın çok kısa bir süre içinde yapılmak zorunda olduğunu, bu nedenle, “hasta, böbrek hasarı olacağını bilseydi bu ameliyata izin vermezdi” şeklinde bir iddianın tıbben ve hukuken kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davanın öncelikle bu sebepten dolayı reddedilmesi gerekmekte ve talep olunduğunu, ameliyat öncesi tetkiklerde, böbrekler normal boyutta ve çalışma düzeni yerinde olduğunu, davacının hastadan alınan bilgilerle oluşturulan hasta hikayesinde de bilinen bir böbrek rahatsızlığı bulunmadığını, hastanın bilinen bir böbrek rahatsızlığı olmadığı sürece böyle bir ameliyat sonrası, ameliyata bağlı kalıcı böbrek hasarı olma ihtimali olmadığını, ameliyat sırasında teorik olarak böbrek ve idrar yollarında yaralanma olma riskinin olduğunu, bu risk de onay formunda “komşu organ hasarı” olarak yazıldığı ve böyle bir durum da gerçekleşmediğini, hastanın herhangi bir böbrek rahatsızlığı yoksa veya olmasına rağmen hasta tarafından hekime bildirilmediyse ” hekimden ameliyat sonrası böbrek yetmezliği olabilir ve bu nedenle diyaliz tedavisi almak zorunda kalabilirsiniz” şeklinde bir uyarı yapmasının beklenemeyeceğini, hekimlerin hastalara her ameliyat öncesinde yüzlerce rahatsızlığın ismini sayarak bunların meydana gelebileceği konusunda aydınlatma ve onam işlemlerini yapmaları gerektiğinin de kabulünün gerekeceğini, hiçbir hekime böyle bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, gerekmeyen bir aydınlatmanın yapılmaması hekim ve dolayısıyla, müvekkilinin açısından eksiklik veya kusur olmadığını, davacı Yargıtay’ın basına yansıyan bir kararında, “İLERİ DERECEDE BÖBREK HASTASINA” yapılacak operasyon öncesinde ömür boyu diyalize bağlı kalacağı konusunda bilgilendirme yapılmamasının tazminat sebebi olarak kabul edildiğinin ifade edildiğini, bu kararın davacı lehine değil, aksine müvekkilinin lehine emsal olabilecek nitelikte olduğunu, Yargıtay 13. H.D.’nin E. 2016/10747, K. 2017/9376 sayılı ve 11.10.2017 tarihli kararına konu olayda anjiyografi işlemi yapılan hastanın operasyon öncesinde İleri Düzeyde Böbrek Rahatsızlığının Olduğu açık olduğunu, hastada ileri derecede böbrek rahatsızlığı bulunması ve yapılacak işlemde kullanılan maddelerin bu rahatsızlığı artırma ihtimali olmasından dolayı bu konuda aydınlatma yapılması gerektiği düşüncesiyle bu şekilde karar verdiğini, davada ise, (davacının da belirtiği gibi) ileri derecede böbrek rahatsızlığı bir yana, en küçük bir böbrek rahatsızlığının dahi olmadığını, böbrekler tüm fonksiyonları ile sorunsuz çalıştığını, böbrek rahatsızlığı olmadığı için rahatsızlığın (bilirkişi raporunda bahsedildiği şekilde) yapılacak ameliyat nedeniyle ilerlemesinin söz konusu da olmadığını, dava dilekçesindeki, hastanın böbreklerinde herhangi bir rahatsızlık olmadığına ilişkin ikrar niteliğindeki beyanları da nazara alınarak, Yargıtay’ın bu kararının müvekkili lehine değerlendirilmesi ve davanın başkaca bir araştırmaya girilmeksizin doğrudan reddi gerektiğini, ameliyat sırasında böbreklerin desteklenmediği ve bu sebeple bu sonucun ortaya çıktığı iddiası gerçek dışı olduğunu, hasta dosyasında yer alan kayıtlar bunun aksini ispat ettiğini, hastanın imzaladığı onamın bir saatlik bir aydınlatmaya dayandığı iddiasının gerçek dışı ve şaşırtıcı ve kötü niyetli olduğunu, hastaya tedavi sürecinde sözlü olarak gerekli her türlü aydınlatma yapıldığını, karar vermesi için makul süre verildiğini, hatta ameliyat kararından dönmesine imkan sağlayacak şekilde 24 saatin üç katı süre tanındığını, poliklinik şartlarında yapılan dört muayenede ameliyat süreci sözlü olarak açıkça paylaşıldığını, hatta ameliyattan üç gün önce, 17/02/2020 de ”son değerlendirmesi yapıldı. ameliyat hakkında bilgi verildi. riskler komplikasyonlar anlatıldı, soruları cevaplandı” şeklinde sisteme not düşüldüğünü, davacı hasta, ameliyat kararını ameliyatın yapıldığı 20.02.2020 günü değil, bundan çok daha önce ve en geç, anestezi onayını imzaladığı 17.02.2020 tarihinde verdiğini, hasta ameliyat olmak istemiyorsa, 17.02.2020 tarihinden sonra ameliyattan vazgeçmesinin de pekala mümkün olduğunu, bu durumda hastanın yeterince ve ameliyattan (karar vermesine yetecek kadar) uzun bir süre önce bilgilendirilip aydınlatıldığını, kararından dönmesi için en az üç günlük bir süresinin de olduğunun açık olduğunu, davacının, ameliyatın süresi, türü ve başarı oranı ile ilgili iddiaları ile davacının rahatsızlığı arasında bir ilgi olmadığını ve bu hususlar müvekkilinin aleyhine kullanılamayacağını, hangi yöntem uygulanırsa uygulansın, ameliyat ne kadar sürerse sürsün davacının ameliyat olmasına sebep olan rahatsızlığının tedavisinde büyük bir başarı sağlanmadığını, davacı …’in % 96 engellilik oranı olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğunu, böbrek yetmezliği tedavi edilemeyen bir rahatsızlık olmadığını, müvekkili ….. dava konusu tedavi nedeniyle hiçbir halde sorumluluğu bulunmadığını, davacıların diğer iddia, beyan ve talepleri de taraflarınca kabul edilmediğini, davacıların manevi tazminat talebinin de haksız olduğunu, talep edilen meblağın fahiş olduğunu, davanın reddine, yargı giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacıların sosyal – ekonomik durumlarının araştırılığı, raporun dosyaya sunulduğu, davalı kurumdan davacının tüm tedavi evrakları celp edildiği, davacının SGK kayıtları celp edilerek incelenmiştir.
Mahkeme dosyası Kocaeli Üniversitesi ATK Ana Bilim dalı Başkanlığına tevdi edilerek alınan 16/06/2021 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda dosyadaki eksiklikler giderilerek dosyanın yeniden gönderilmesi gerektiği belirtilmiş, mahkeme dosyası Kocaeli Üniversitesi ATK Ana Bilim Dalı Başkanlığına tevdi edilerek alınan 02/02/2022 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda;
…..’in 18/10/2019 tarihinde …… şikayet ile başvurduğu ……..’nde yapılan muayene, kolonoskopi, biyopsi, USG, MR, PET-CT konsültasyonlar, biyopsi materyalinin patolojik incelemesi ve diğer tetkikler sonucu hastaya …. …. adenokarsinom tanısı konulduğunu, ayrıca hastada lenf nodu tutulumu da saptandığını, hastanın mevcut tetkikleri ve klinik bulgularına göre adenokarsinomun tedavisi için konsey kararı ile hastaya kemoterapi ve radyoterapi tedavisi başlangıcı, mevcut tıbbi dosyaya göre hastaya kemoterapi ve radyoterapi başlama endikasyonu bulunduğunu, hastaya uygulanan kemoterapi ve radyoterapinin tedavisinin gerekli ve uygun tedavi olduğu, gerek hastaya tanı konma sürecinde gerekse kemoterapi ve radyoterapi tedavisinin başlanması ve sürdürülmesinde herhangi bir özensizlik ve ihmalin bulunmadığı, robotik cerrahi işlemin eski ameliyattan kaynaklanan yapışıklıklar ve radyoterapiye bağlı sorunlar nedeni ile yaşanan zorluklara bağlı olarak açık ameliyata geçilmesinde herhangi bir özensizlik ve ihmalin bulunmadığı, hastanın mevcut durumuna göre hastada böbrek yetmezliğinin oluşması öngörülebilse dahi önlenemez bir durum olması nedeni ile komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiğini, hastadan alınan onam formlarında Robotik Abdominoperineal Rezeksiyon işlemine yönelik onam formunun dava konusu olması nedeni ile yapılan değerlendirmede; Onam formunun matbu kısmının Hasta Hakları Yönetmeliğinin ilgili maddeleri ve TTB Aydınlatılmış Onam Kılavuzu’na uygun olarak hazırlanmamış olduğu, ancak matbu kısım dışında doktor tarafından başarı oranının yüksek olduğu, tahmini işlem süresinin 4-6 saat olduğu, olası yan etki, istenmeyen durumlar riskler bölümünde enfeksiyon, kanama komşu organ yaralanması, açığa geçiş, …… fonksiyon kaybı şeklinde risklerden bahsedildiği, bir onam formu ana hatları ile önceden hazırlanmamış olması durumunda bütün risklerin el ile doldurulmasında güçlükler olabileceği, doktor: onam formunda hastaya ön tanıyı, teşhis ve planlanan tedaviyi, uygun tedavi seçeneklerini, olası istenmeyen durum riskleri ve riskleri, bu risklerin gerçekleşmesi sonucunda olabilecek sonuçları, başarı olasılıklarını açıkladığının matbu formda belirtmesine rağmen hangi konuda açıklamalarda bulunduğu konusunda onam formunda açık bilgi bulunmadığının saptandığını, böbrek yetmezliği gelişebileceğine dair açık bir bilgi bulunmadığı, hastanın hastalığının özelliği ve hastalığının klinik durumu nedeni ile hastanın sağlığı için tüm risklere rağmen cerrahi işlemin yapılması hastanın tedavi süreci için gerekli ve göz ardı edilmeyecek bir tedavi olduğu, hastadan alınan onam formunda böbrek yetmezliğinden açık bir şekilde söz edilmemekle birlikte ameliyatın yapılması da kaçınılmaz bir tedavi olduğu aydınlatılmış onam formunun bu bilgiler doğrultusunda geçerliliğinin mahkemenin takdirine bırakıldığı belirtilmiştir.
Mahkeme dosyası maluliyet oranın hesaplanması için Kocaeli Üniversitesi ATK Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’na tevdi edilerek alınan 24/02/2022 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli raporda; her iki böbrekte meydana gelen grade III renal parankimal hastalık arızasının; A Cetveli XI.liste karın hastalıkları ve arızaları bölümünde; arıza sıra numarası 5: Hemodiyaliz gerektiren durumlar, arıza ağırlığı ölçüsü 65, B Cetveli Meslek Grup Numarası bildirilmemesi nedeniyle kişi düz işçi kabul edildiğinden Meslek Grup Numarası:1, C Cetveli; Sürekli İş Göremezlik Simgesi A, D Cetveli 38-39 yaşlarındaki sigortalının meslekte kazanma gücü azalma oranı; 100 olarak belirlendiği, E Cetveli yaşına Meslekte Kazanma Gücünün azalma oranı kişinin yaşı arızaların kalıcı hale geldiğinin tespit edildiği tarih itibariyle 47 olarak kabul edilerek %100 olarak hesaplandığı, kişide meydana gelen “kronik böbrek yetmezliği” rahatsızlığıyla geçirmiş olduğu ameliyat arasında illiyet bağı bulunduğu, kişinin sürekli çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünün kaybı (maluliyet) oranının %100 olduğu belirtilmiştir.
14/06/2022 tarihli tensip ara kararı gereğince mahkeme dosyası Genel Cerrah, Onkoloji, Milletlerarası Hukuk alanında uzman bilirkişiler görevlendirilerek alınan 14/12/2022 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda; dosya kapsamında hastanın durumu ile ilgili genel tıbbi değerlendirmede; hastanın lokal ileri rektum kanseri tanısı ile evrelendirilmesi, planlanan kemoradyoterapi esnasında uygulanan kemoterapi ve radyoterapi seçenekleri ve operasyon tekniği güncel dünya standartlarında olduğu, davalı hastanenin ve dava dışı ameliyatı gerçekleştiren hekimin kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda; dava dışı hekimin ameliyat öncesinde, sırasında ve sonrasında tıbbi ve etik açıdan uyguladığı tedavilerde bir eksiklik bulunmadığı, Kocaeli Üniversitesi ATK Ana Bilim Dalı Başkanlığının 01/02/2022 tarihli raporlarına katıldıklarını, ATK raporunda da belirtildiği üzere hastada oluşan böbrek yetmezliğinin oluşması öngörülebilmesi dahi hastanın ameliyat öncesindeki mevcut medikal durumu sebebiyle önlenemez bir durum olduğunu, bu nedenle komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davacı hastadan alınan onam formlarında Robotik rektum kanseri ameliyatı işlemine yönelik tıbbi onam formunun Hasta Hakları Yönetmeliği’nin mezkur hükümleri Türk Tabipler Birliği’nin Aydınlatılmış Onam Kılavuzu ve sair mevzuat kapsamında; formda eksikliklerin bulunduğu, ve matbu form dışında mortaliyete ve morbiliteye yol açabilecek muhtemel komplikasyonlar ve çıkması muhtemel komplikasyonları karşısında yapılabilecek yönetim hususunda geniş, açıklayıcı ve mevzuata uygun nitelikte bir aydınlatma formu bulunmadığı, onam formunun gerekli olan makul süre verilmeden alındığı, mevcut olguya göre böbrek yetmezliğinin oluşumu öngörülebilse dahi önlenemez bir durum olması hasebiyle komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiği, davacı hastadan alınan ameliyat öncesi onam formunda ilgili komplikasyon ile alakalı bir bilginin bulunmadığı ayrıca komplikasyon yönetimine ilişkin de bir bilginin bulunmadığı belirtilmiştir.
Davalı …… Sigorta Şirketi vekilinin Sakarya Tüketici Mahkemesi’nin 2021/12 Esas sayılı dosyasına 20/12/2021 tarihli dilekçesi ile davaya konu tıbbi işlemlerin ….. tarafından gerçekleştirildiğini, davanın tanıkların dinlenmesi aşamasında olduğunu, davanın müvekkili aleyhine sonuçlanması halinde kendisinin de sorumluluğu söz konusu olabileceğinden, gerekli görmesi halinde davaya müdahil olma ve gerekli açıklamaları yapma imkanının tanınması amacıyla davanın adresinde bulunan …….’e ihbarını talep ettiklerini, davanın, dava dilekçesi ve cevap dilekçesinin bir örneği de eklenmek suretiyle, H.M.K.’nın 61. maddesi uyarınca ihbarını talep etmiştir.
Sakarya Tüketici Mahkemesinin 2023/137 E sayı dosyası incelendiğinde; davacısının ….., davalısının ……………. olduğu, dava konusunun Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan olduğu, dava tarihinin 21/03/2023 olduğu, karar tarihinin 2/03/2023 olduğu, açılan davanın mahkememiz davasının konusunu teşkil eden maddi tazminata ilişkin ek dava niteliğinde olduğu, dosyanın Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/313 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek dosya mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
Mahkeme dosyası aktüerya bilirkişisine tevdi edilerek alınan 21/03/2023 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda; davacının davalı tarafından karşılanması gereken maddi zarar toplamının 8.629.865,07TL olduğu belirtilmiştir.
Taraf vekillerinin 21/03/2023 tarihli bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlar ile mahkeme dosyası ek rapor alınması için bilirkişiye tevdi edilerek alınan 02/10/2023 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda; davacının davalı tarafından karşılanması gereken maddi zarar toplamının 10.555.912,67TL olduğu belirtilmiştir.
Mahkeme dosyası aktüerya bilirkişisinden rapor alınmak üzere Ankara 10. Tüketici Mahkemesi’ne tevdi edilerek alınan 04/07/2024 tarihli ayrıntılı ve gerekçeli bilirkişi raporunda; …………. (……..)20.02.2020 tarihinde gerçekleştirilen ameliyat sonucunda hasta / davacı ……’in malulen sürekli iş göremez hale geldiğini, PMF 1931 yaşam tablosu, progresif rant %10 artırım- %10 eksiltim yöntemi, kusur durumu, mahkeme ara kararı doğrultusunda %100 maluliyet oranı ve 2024 asgari ücreti esas alınarak yapılan hesaplamaya göre; Sürekli İş Göremezlik Tazminatı: 19.494.336,89 TL olduğu belirtilmiştir.
Fer’i müdahil ……….. Sigorta Şirketi vekilinin 07/04/2023 tarihli dilekçesinde özetle; davalı kurum aleyhine sonuçlanması halinde davalı kurumun 335422013 numaralı Mesleki Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve 208278619 numaralı Zorunlu Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Mali Mesuliyet Sigortacısı müvekkili şirkete rücu talebinde bulunması söz konusu olacağından, rücu ilişkisi doğması ihtimaline binaen feri müdahale talebinde bulunma zorunluluğu hasıl olduğunu, fer’i müdahale taleplerinin kabulü ile fer’i müdahil vekili olarak UYAP’a eklenmelerini, ilgili belgelerin UYAP ortamında bulunmaması halinde yukarıda sayılan belgelerin taraflarına tebliğini, davaya cevap ve davacı delillerine karşı delil gösterme hakkımızın saklı tutulmasına, fer’i müdahil olarak davayı takip edeceklerinden HMK md. 64-68 uyarınca aleyhlerine hüküm kurulmamasına, herhalde haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 10/09/2024 tarihinde davasını ıslah ederek harcını yatırdığı ve makbuzunu dosyaya sunmuştur.
Davalı tanığı …… “Ben davalı hastanede cerrahi poliklinik hemşiresiyim, davacı hastayı hatırlıyorum, hasta … kanseri şikayeti ile kurumumuza başvurmuştu, kendisi ile muayene öncesi, muayene hazırlık aşamasında ilgilendim, muayene sırasında hasta hekim tarafından ameliyatın tüm risklerine, olabilecek organ, doku hasarları ve komplikasyonlara ilişkin bilgilendirilmiştir, doktor tarafından gerekli çizimler yapılarak hasta operasyonla ilgili olarak aydınlatılmıştır, biz bu sırada hastanın yanında bulunduğumuz için bu süreçlere şahit oluyoruz, hastamızın ameliyat tarihi 20/02/2020 olarak belirlenmişti, ameliyattan önce son muayene tarihi olan 17/02/2020 tarihinde hasta tüm komplikasyonlara karşı hekim tarafından bilgilendirilmiştir, buna ilişkin cerrahi onam formu imzalı, yazılı kendi el yazısı ile imzalatılmıştır, bahsedilen komplikasyonlarda tek tek organ hasarları anlatılmaktadır, çevre organlarda zarar oluşabileceği hekim tarafından hastaya mesane ve böbreklerde dahil olmak üzere hasta bilgilendirilmiştir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı tarafın yaşadığı sağlık sorununun tedavisine ilişkin olarak davalı sağlık merkezine başvurulduğunu, yapılan muayene, tetkik, tahlil vb. Tıbbi müdahaleler neticesinde hastane doktorlarının konsey olarak aldığı karar uyarınca operasyon yapılması gerektiğinin davacı ……’e bildirildiğini, operasyon gerekliliği bulunduğuna dair verilen bilgi çerçevesinde operasyon konusunda onay verildiğini, ancak operasyon esnasında kapalı ameliyatın açık ameliyata dönüştürüldüğü ve netice olarak ömür boyu diyalize mahkum olacak şekilde böbrek fonksiyonlarının ortadan kalktığını, bu nedenle oluşan maluliyet nedeniyle yaşam ve çalışma fonksiyonlarının sınırlı hale geldiğini, bu nedenle maluliyet oranı ve sosyal-ekonomik durumuna göre maddi tazminat talebinde bulunduğunu, bununla birlikte davalı ………. ve diğer davalıların çekmiş olduğu elem-keder ve ızdırap nedeniyle kişilik haklarına halel gelmesi sonucunda hareketle manevi tazminat talepleri olduğunu beyan etmiş, davanın kabulünü istemiştir.
Açılan dava sağlık hizmetinin kötü ifa edildiği iddiasına dayalı olarak ortaya çıkan geçici ve sürekli maluliyet durumuna bağlı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık kapsamında davacı ………’in sağlık hizmetini talep ettiği davalı sağlık birimi tarafından sağlık hizmetinin vekalet sözleşmesi koşullarına ve modern tıbbın gerektirdiği şekilde tıbbi kurallara uygun şekilde yerine getirilip getirilmediği, bütün tedavi olanaklarının ortaya konulması ve gerekli özenin gösterilmesine rağmen ortaya olumsuz bir sonuç veya komplikasyonun çıkıp çıkmadığı, hastane veya doktor müdahalesi ile ortaya çıkan olumsuz sonuç arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, davacıya yapılacak operasyon öncesindeki hasta onam işleminin Avrupa Biyotıp Sözleşmesi ve Adli Tıp Kuralları ile Yargıtay içtihatlarına uygun olup olmadığının araştırılması ve netice olarak davacı tarafın maddi ve manevi tazminat talebinin haklı olup olmadığının belirlenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça açılan ana dava mahkememizin 2020/260E. Sayılı dosyası ile açılmış ise de, Mahkemenin 02/09/2021 tarihli duruşma tutanağında “HSK Birinci Dairesi’nin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı müstemir yetkilerin belirlenmesine ilişkin kararı ile Sakarya’da 01/09/2021 tarihinden itibaren Tüketici Mahkemesi kurulup faaliyetine başlamış olmakla, dosyanın görevli ve yetkili Sakarya Tüketici Mahkemesine devrine ve gönderilmesine” karar verilerek dosya Sakarya Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmiş, Sakarya Tüketici Mahkemesi’nin 2021/12 Esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuş, ancak Sakarya Tüketici Mahkemesi’nin 17/03/2022 tarih 2021/12 Esas 2022/509 Karar sayılı kararı ile; mahkemenin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 md gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, netice olarak görevli mahkeme olduğu belirlenen mahkememize dosya tevzi edilerek 2022/313 Esasına kaydı yapılmış, Sakarya Tüketici Mahkemesinde davacı ….. vekilince açılan ek dava da birleştirme kararı neticesinde dosya arasına dahil olmuş ve ön inceleme yapılarak tahkikatın birlikte yürütülmesi söz konusu olmuştur.
Taraflar arasındaki ilişki bir vekâlet ilişkisidir. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Önemli bir diğer düzenleme de “Avrupa Biyotıp Sözleşmesi”dir. Bu sözleşme 9/12/2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; “Bu sözleşmenin tarafları, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacak ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayırım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına almakla yükümlüdürler.” Sözleşmenin 4. maddesinde ise, “Meslek Kurallarına Uyma” başlığı altında; “Araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” denilmektedir. Sözleşme iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Bu durumda, her türlü tıbbi müdahalenin mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olması benimsenmiştir.
Bu yasal düzenlemeler kapsamında dosyanın değerlendirilmesinde; davacı ……’in …….. kanama şikayeti ile başvurmuş olduğu sağlık merkezi tarafından kötü huylu kanser teşhisi ile ameliyat kararı verildiği, davacıya ameliyatla ilgili yöntemlerin anlatıldığı, bu şartlar dahilinde ameliyata alındığı, ameliyatın kapalı ameliyat koşullarında gerçekleşmesi planlanmakta iken ameliyat esnasında açık ameliyata geçilmesi zorunluluğu ortaya çıktığı, ameliyat sonrasında böbreklerinde meydana gelen olumsuz etkilenme nedeniyle davacının bir süre diyaliz uygulamasına tabi olması gerektiğinin belirtildiği, ancak daha sonraki süreçte böbrek kaybının ortaya çıktığının anlaşıldığı, mahkememizce Kocaeli ATK’dan alınan rapora göre ameliyat esnasında komplikasyonun ortaya çıkmasıyla kapalı ameliyattan açık ameliyata geçilmesinde bir ihmal ve özensizlik bulunmadığı, ameliyatın öncesinde ve sonrasındaki müdahalelerin tıbbi gereklere uygun olduğu, ortaya çıkan komplikasyon nedeniyle böbrek kaybı ortaya çıkmasının öngörülebilir olması söz konusu olsa dahi önlenemez olduğu değerlendirilmiş, hasta onam bakımından eksiklik bulunduğu değerlendirilmiş ve bu hususun değerlendirilmesi mahkememizin takdirine bırakılmış, yine Kocaeli ATK tarafından hazırlanan rapora göre davacı ……’in maluliyet oranının %100 olduğu belirlenmiş, davacının davalı sağlık merkezindeki tedavisi sürecindeki sosyal ve ekonomik durumuna göre elde ettiği gelir çerçevesinde maddi tazminatın belirlenmesine dair dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiş, bu kapsamda hazırlanan bilirkişi raporuna yönelik itirazlar çerçevesinde ek raporlar alınmış, davacının en son gelir durumu itibariyle alınan ek rapor uyarınca davacı tarafın ıslah dilekçesini sunmuş olduğu görülmüştür.
Her ne kadar davalı tarafça davacı ……….’e verilmiş olan sağlık hizmetinin özenli şekilde yerine getirildiği savunulmuş, alınan ATK raporlarında da operasyon öncesi ve sonrasında uygulanan kemoterapi ve ameliyat çekli bakımından hastane ve hekim ihmal ve özensizliği bulunmadığı değerlendirilmiş ise de, ATK raporunda da açıklandığı üzere hasta onamının usulüne uygun şekilde yapılması bakımından davacının hasta olarak hakkı bulunduğu, sadece komşu organların zarar görebileceğine dair belirsiz bir açıklamanın yeterli olmadığı, ömür boyunca her iki böbreğinden mahrum şekilde yaşamak durumunda kalabilecek olan davacının operasyonun gerçekleştirilip gerçekleştirilmemesi veya çok daha donanımlı bir sağlık biriminde operasyonu geçirme konusunda değerlendirme yapabilmesine dair tercihlerinin olumsuz etkilendiği kanaatine varılmış, bu nedenle her ne kadar hekim kusuru ve özensizliği söz konusu değilse de hasta onamının usulüne uygun şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle davacının %100 oranında maluliyetinden davalı …….. sorumluluğu bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı tarafın haftada 4 kere diyalize girmesine rağmen halen tam ücret alamayacağı ve bu nedenle davacı ……..’in belgelendirdiği ücretinin gerçeklerle bağdaşmadığı iddiası çerçevesinde aktüerya raporuna yönelik itirazları bakımından yapılan değerlendirmeye göre ise mahkememizce davacının maluliyetine neden olan cerrahi operasyon öncesi ve sonrasına ilişkin koşullar bakımından değerlendirme yapılması gerektiği, davacının aldığı son ücretin ise yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca esas alınarak ek rapor alınmasından kaynaklandığı sonucuna varılmış, davalı tarafın savunmasının bir an için dikkate alınması söz konusu olacak olsa bu durumda %100 maluliyeti söz konusu olan davacının bundan kaynaklı olarak tazminata hak kazanamayacağının kabul edilmesinin tazminat hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmayacağı değerlendirilmiş, usulüne uygun şekilde yapılan araştırmalar ve belgelendirilen kazanç durumuna göre aktüerya raporu alınması nedeniyle davalı tarafın savunmaları muteber bulunmamış, alınan maluliyet durumuna ve aktüerya hesabına dair raporların usule ve yasal mevzuata uygun olması, denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olması itibariyle davalı tarafın yargılamanın sürüncemede kalmasına dair itirazlarının haksız olduğu anlaşılmış, bu nedenle …… adlı aktüerya hesap bilirkişisi tarafından en son ve en güncel gelir durumuna göre davacı ……..’in hak kazandığı sürekli maluliyet tazminatı tutarı olan 19.494.336,89TL üzerinden ana dava ve birleşen davadaki asıl ve ıslah edilen tutar üzerinden maddi tazminat bakımından ayrı ayrı davaların kabulüne karar verilmesi uygun görülmüştür.
Diğer yandan ana davadaki tüm davacıların manevi tazminat talebi bulunduğu görülmekle, davacı ……’in ömrünün geri kalanını %100 malul durumda geçirecek olmasının getirdiği olumsuz koşullar, bundan kaynaklanan acı, keder ve ızdırap durumu, maluliyetin davalı tarafın sağlık hizmetini belirlenen standart ve kurallara uyulmaksızın yapılmasından kaynaklanan sorumluluk durumu dikkate alınarak kişilik hakları da zarar gördüğü değerlendirilen davacı ……….. için 200.000,00TL manevi tazminata hükmolunması gerektiği takdir edilmiş, aynı şekilde adı geçen davacının eş ve çocuğunun da eşi ya da babalarının çalışma hayatı ve sosyal hayatında karşılaştığı güçlükler ve sorunların yakından şahidi olmaları, onun sağlığına dair olumsuzluk nedeniyle de çekmiş oldukları elem ve keder oranı dikkate alınarak, zenginleşmeye mahal verilmeksizin bir miktar manevi tazminata hak kazandıkları kanaatine varılmış, bu itibarla eş olan …… için 100.000,00TL, çocuk ………. için ise 50.000,00TL manevi tazminata hükmolunması gerektiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla her ne kadar birleştirilen davaya ilişkin hüküm fıkrasında mahkememizin 2023/137E. Sayılı dosyası olarak birleşen dava açıklanmış ise de Sakarya Tüketici Mahkemesinde açılan dava olması bakımından maddi hata neticesinde mahkememizin 2023/137E. Sayılı dosyası olarak davanın nitelendirilmesi söz konusu olmuş, ortaya çıkan bu durumun maddi hataya dayalı olduğu ve sonuca tesiri olmadığı değerlendirilerek konunun açıklanması uygun görülmüş, yukarıda ayrıntılı izah edilen ana ve birleşen davadaki maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-ASIL DAVA DOSYASI AÇISINDAN;
1-Davacı …….. tarafından davalı şirket aleyhine maddi tazminat talepli olarak açılan DAVANIN KABULÜ ile; 4.246.605,66 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek … faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacı …….. tarafından davalı şirket aleyhine manevi tazminat talepli olarak açılan DAVANIN KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek … faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacı ………. tarafından davalı şirket aleyhine manevi tazminat talepli olarak açılan DAVANIN KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek … faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Davacı …….. tarafından davalı şirket aleyhine manevi tazminat talepli olarak açılan DAVANIN KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile; 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek … faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Kabul edilen 4.596.605,60 TL üzerinden hesaplanan ve alınması gerekli 313.994,13-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T (madde-13 Üçüncü Kısım) göre hesaplanan …-TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T göre hesaplanan …-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacılar tarafından yapılan; 8.800,00-TL Bilirkişi ücreti, 2.244,10-TL Tebligat, Posta ve diğer masraflar, olmak üzere toplam 11.044,10-TL yargılama giderinin kabul red oranı dikkate alınarak 10.808,95-TL lik kısmanın davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin ise Davacılar üzerinde bırakılmasına,
9-Kullanılmayan gider avansının bulunması halinde kararın kesinleşmesinden sonra HMK’nun 333. maddesi uyarınca resen yatırana İADESİNE,
B-BİRLEŞEN SAKARYA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN 2023/137 ESAS SAYILI DAVA DOSYASI AÇISINDAN;
1-Davacı ……… tarafından davalı şirket aleyhine maddi tazminat talepli olarak açılan DAVANIN KABULÜ ile; 15.247.731,23 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 20/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek … faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Dava değeri olan 15.247.731,23 TL üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 1.041.572,52 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT (madde-13 üçüncü kısım) göre hesaplanan …-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair; davacı vekilinin, davalı ………… vekili ve Feri Müdahil ………. vekilinin yüzüne karşı diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Sakarya Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.03/12/2024